Hazırdım sonu belli oyuna.
Bir gizem:
‘keşfedilmeyen’ o karmaşık ruh hallerin
mahkûm etmişti
gönlümü sana,
Taş kalplerin ürünü…
Yazmışım durmadan sevdayı
İnce ince anlatmış satırlar sevgiliyi.
İncinmiş gün gelmiş kalp umduğu gönüle,
Lime lime olmuş susuz kalmış günlerce
Hani çölde bir başına,
Ayakların acır kumlarda,
Güneş kavurur bedenini,
Hissetmezsin.
İçinde o sönmeyen ateş yanarsa,
Kalp durmadan nazlı yari anarsa,
Kıyamam bilirsin kem söz demeye
Hoşuma gider mi a iki gözüm?
Canım kadar sevdiğim canı üzmeye
O benim varlığım candaki özüm.
İmtina ederim anlaşılmasın
Gönlümün şu şen hali, baki mi senden sonra?
Sen olmazsan, canımda depreşir her bir yara,
Yüreğim göz göz olur, sızlar ağlar bahtına,
Gidersen ardın sıra kadem basarım sırra.
Hiç böyle kopmamıştım dış dünyanın karmaşasından
buradaydın, yanımdaydın desem yalan olur
hücrelerimden, kanıma, oradan beynime,
sonra kalbime akıyordun usulca.
Zaman bu ana kilitlenmişti, ne çalan telefon
ne gelen konuk, çıkaramıyordu senin ekseninden varlığımı.
Hiç böyle sevmemişti,
Gönlüm sanki kanatlı,
Eriyor, gülen gözlerinde,
Mesti hayranın oldu,
Yaşar, büyür içimde,
Deli etti bu duygu,
Biliyorum hiç yanmadı için,
geceler boyu sevdiğin kadın,
süslemedi rüyalarını.
Süslese bile fanteziden öteye gidemedi,
işte bildiğin erkeğimsi duygulardı seninki,
o anlık gelip, sonra bir daha uğramayan.
Sen yine de bana fazla alışma,
İnci tanem, bir tanem, yavrucuğum benim,
Yüreğin incinirse, karlar yağar başıma,
Olmadı ölesiye deli gibi sevenim,
Güvenemem kimseye derdimden başka,
Sonsuz olsaydı, bin can verirdim aşka,
Korkuyorum kendimden,
Arzular böylesine şahlanırken,
Sanki çöllerde yanıyor beden?
Tutkumun dizginlenemez elini,
Yetmedi, dilimin kıvrak dansını,
Düşündükçe, bedeninde dolaştığını,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!