Her bir kuluna bir damla vermiş olsa Yaradan,
Sevgisini anlatmaya kelam yetmezdi inan.
Bilse de şifa bulan kerameti can-ı kuldan,
Ol yüce Hüda’dır, özünü kuluna aratan.
Beyaz tende süzülen la'l rengi aşk
Dudaklarda ıslanan bal rengi aşk
Her gülüşünde tenimi ürperten
Yürek ısıtan nefesin, sesin aşk
İlk kez kaybolduğum bir yer gözlerin
Sen ne yaptın bu cana!
Ruhum hem âşık hem maşuk…
Gözlerinde renk anlam kazandı.
Çünkü gördüğüm;
Dünya mı, rüya mı diye düşünürken,
Ruhum uyandı...
Gedik kabir yerinde, pek behnân bir sâkî varmış,
Susayan ruhumuza aşk badesini sunarmış.
Hazan yelleri değmiş, tarumar etmiş bezmimiz,
Güle âşık bülbüller, ol sâkî için ağlarmış...
Senle her kadeh bir rekât,
Senle her yudum bir dua,
Seni tattığım an başlar,
İbadetim mabuduma.
Doğum anım tan vaktidir,
Erenler ceminde pervane olan
Aşkın odu ile yanar mı yanar
Muhammed Ali’nin yoluna meftun
Verdiği ikrarı tutar mı tutar
Aşk ile rehberin arayıp bulan
Sen ve sonsuzluk,
Tarifi imkânsız yokluk.
Her anı yaşandı soluk soluk,
Gün karanlık; renk donuk donuk…
Muhabbet bağında her dem Ali’den
Eksilmez carı erenler ceminden
Gülbengler okunur canlar dilinden
Muhammed Ali der semah eyleriz
Cem erkânı menzil almaz düşkünden
Erenlerin hali akıl almaz bir haldir,
İnsan-ı kâmil kelamından yakîndir.
Böylece tasvirin yaparlar…
“Zaman var, zaman içinde;
Mekân var, mekân içinde” diyerek;
Ezelden beri dört bir yana
Sevgi bölünür mü diye sordu fâniler,
Dedim; ruh bölünür mü?
Ruha madalyon imgesi yükler,
Sevgiye bencilce davranırlar,
Allah’ın sevgisi her canlıya yeter…
Ozan Gaybeti hem cansın hem de canân