Ne kimseyi üz, ne de sen üzülme,
Serzenişinle canı harap etme.
Sevemediysen sakın umut verme,
Düşemezsen bir kalbe inat etme.
Gaybeti der, her zaman gülsün yüzün,
Sen ki kamaşmış gözlerin mahmuru,
Düşer gönlüme sevginin yağmuru.
Sırılsıklam tenim canına hasret,
Ruhuna aşığım güzelim afet.
Üzümün ezilip şaraba dönmesi de Hakk'tan
İnsanın ezilip adama dönmesi de Hakk’tan
Ezen sanır, şarabın kerameti can-ı kuldan
Ne yazık! Dara çekmez kendini, canı yanmadan
Şükretse de Mevla’ya, tek derdi nefsidir inan
Kısır bir hayat yaşıyor gibi
Ama hayalleri tadacak gerçeklere aç…
Bir mücadele mi bu desem?
Bu mücadele değil belki,
Öylesine bir var oluş mu yaşanılan ve hissedilen?
Sebebi yanıtsız suallerde gizli apansız esaret…
Gurûba karşı içilen her dem ab-ı hayattır,
Sultan dolusu derler, nevi şerbeti şaraptır,
Bed-mâye kulun hali, meclis-i meyde ayândır,
Gaybeti bakma sen zahide, na-ehle haramdır.
Her kadehte sen varsın, sen,
Unutamadığım gidişin gibi buruk.
Ayrılırken yüreğinden dökülen,
Yüreğimi yakan sözlerin gibi soluk.
Sen diye başladığım şu satır,
Ateşten hırkayı giyen dünyadan çeker elini,
Gıybetten keser dilinden evvel gönül telini.
Ol mümin Hakk uğruna yeksan eyler serini,
Aldanma surete, a'mâlde gizlidir kâmilin sîreti.
Bekle bizi, kardelenler gibi açacağız,
Yamaçlarında kanacağız güneşe…
Sevda türküleriyle hız alacağız,
Gurbet çilesi alıkoysa da hasrete.
Köklerimiz ulu bir çınara bağlı,
Kefen, bir gönlün ömürlük aynası,
Yürekte farklı, gözlerde aynısı.
Bazen ak, bazen de toprak karası,
Her bakan kendince, bir suret görür.
Aklı meşgul eder hesap kaygısı,
Her batan gün cihandan çekildikçe
Adeta can çekilir tenden öte
Ölüm emsaldir böyle bir firkate
Gönül düşmüş var mı bu dertten yüce
Ne çare her gurûb ayrılık ise
Ozan Gaybeti hem cansın hem de canân