İçeriz biz bâdeden keyfederiz,
Dünya zehrini dile bal ederiz.
Ey Can! Bu dünya sevenler feneri,
Ehl-i aşkı cana mihman ederiz.
Muhabbet ile aşkı meşk edelim,
Bir dilenci istiyor,
Fakat ne istediğini bilmiyor.
Belki de hiç ummadığı insanlar,
Umduğunu veriyor…
Muhabbet-i aşkın her demi olsun zevke şayan
Çün derim hoş bir sedadır bezm-i âlemden kalan
La'l ile dolsun kadehler, boyansın kızıla tan
Kapılsın gönüller coşkuya, terk eylesin nalan
Gaybeti ister, sazın ahengiyle dönsün devran…
Muradın için harçadığın çaba,
Kâfi sanırsın yaptığın hesaba.
An gelir de uğraşın gider boşa,
Nasip hamurunun mayası dua.
Didinir durursun iş bu dünyada,
Ölümün soğuk yüzü gözlerimde
Bıçak gibi kesiyor bedenimi
Sensiz üşüyorum ben düşlerimde
Bul beni, çabuk ısıt ellerimi
Seni ararken kayboldum kendimde
Sen ki ekin tanesi kadar kutsal,
Ekinin muhtaç olduğu su kadar.
Toprak anaya hasret, onda esir,
Güneşin pişirdiği sevgi kadar.
Sen ki ekin tanesi kadar kutsal,
Bu devranda herkesin bir engeli var,
Sanmasınlar tek engel bedende…
Kiminin evladı,
Kiminin atası,
Kiminin de kardeşi ve eşi;
İnsana öğretir üstüne titremeyi…
Her bir dileğimi aşkın tadında,
Her bir üzüm tanesine atfettim.
Ezilen engürün her damlasında,
Yâra Hakk için sevgimi sarf ettim.
Can buldum canandan ham şırasında,
Yorulduğunda yılgın
Reddedildiğinde kırgın
Âşık olduğunda çılgın
Umutsuzlukta solgun
Ulaştığında durgun geçer zaman
Bir gün duyarsan yokluğumu,
Bir ince sızı,
O an süzülüp akacak şakaklarından,
Tenin O’nu arzulayacak,
Heyhat ruhun matem yapacak;
O an ki gün doğumu, gün batımı vuslat yapacak,
Ozan Gaybeti hem cansın hem de canân