Plevne, Akka, Çanakkale, Sakarya…
Türk, olmadı köle; olmadı parya…
Gâzi’nin işaret parmağındaki
Gönül verdi, o mübarek muştuya.
Âh yavru vatan, canım vatan, Kıbrıs
Lâmekânlarda gibisin,
Neredesin ey sevgili?
Benden yana muzdaripsin,
Bıkmışsın herhâlde belli.
Akşamın serinliğinde,
Gerçekte bir hiçim, her şey değilim
Her şeyi var eden “bir”e meyilim
Asilik ne demek, ben bir ehilim
Kuran’da, sünnette kaybolmuşum ben.
Bilgelik, bilmediğini bilmekse
Vicdan bir hazinedir.
Onu kaybeden, bedbaht;
Bulan, bahtiyardır.
Sevmeyle başlar
Gönül zenginliği.
Seven gönül, genç;
Hâlâ içimdesin gülüm
Gönül zulamda.
Yangın var sol yanımda
Tam da şuramda.
Azrail gelse ne yazar?
Döl sensin, dünya höllük.
Fol sensin, dünya folluk.
Kıt sensin, hani bolluk?
Ülkem hazan bağları,
Özler altın çağları.
Yorgun argın akşamlarda
Dizlerinde dinleneyim.
Her gece, sabaha kadar
Gözlerinde demleneyim.
Hayaller kurup, tozpembe
Akan gözyaşı, dökülen kanın,
Arşa çıkmış canhıraş figanın,
Zulümden bıkmış onca insanın,
Hesabı sorulacak mı Tanrım?
Bakû’de tankla çiğnenenlerin,
Hey Gidi Efem
Hey gidi efem, sarışın kurt
Yine çıkıp gelsen Samsun'dan..
İte, çakala kalmış tüm yurt
Milleti kurtarsan topundan..
Gözlerin gönlüme hicran yarası açıp da gitti.
Toroslara doğru ceylan gibi kaçıp da gitti.
O bakış ki içimden göz göz akıp da geçti.
O bakış, sinemi köz köz yakıp da geçti.
Aziz Dolu Atabey




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!