MADEN MEHMET, AK KÂĞIT ÜSTÜNDE
(2. Bölüm)
*
“Efsane Ormancı” diye adlandırdığım dayım Faik Argüz ölünce yengem dayımın sandığından çıkan bir kaç yaprak yazıyı tutuşturdu elime. “Bunlar nedir bilmem, dayının sandığındaymış. Belki işine yarar,” diye rengi solmuş evrakları bana verdi.
*
Başlığında “Nam-ı Değer Maden Mehmet, 1911-1966” yazıyordu. Altta dolgun yüzlü, koyu siyah saçlı, kaytan bıyıklı bir adamın resmi vardı. Mehmet Maden buymuş demek ki deyip hızla okumaya başladım...
MADEN MEHMET VE DUDU KIZ
6. Bölüm
Önder kişilik yapısı ile toplumsal alanda gösterdiği çalışkanlığı ve hizmetleri yanı sıra sanatsal yönü güçlü olan Mehmet Maden cura, bağlama ve ut çalabilen ve Türk Halk Müziğinin kaynak kişilerindendir.
Onun “Ayşem” türküsü Acıpayam’ın destansı müzik ustası Talip Özkan tarafından TRT İzmir Radyosunda çalınmış ve 1967 Denizli Yıllığı’nda bu türkünün Mehmet Maden’den alındığı, yıllığı hazırlayanlardan İlköğretim Müfettişi İsmet Kural tarafından belirtilmiştir.
MEHMET MADEN ve EFSANE KAYMAKAM
3. bölüm
...
Mehmet Maden 1940’lı yıllarda Aşar Ölçüm memuru olarak Acıpayam ve köylerinde görevlendirilmiş. 1944-1947 yılları arasında Dedesil Köyü muhtarlığı yapmış. Atatürk ilke ve devrimlerinin sarsılmaz savunucusu ve uygulayıcısı kişiliğiyle tanınmış.
...
“Sarısu, Ilhazlar, Kesik ve Meşe Kıyısı” mevkilerindeki köy merasını topraksız köylülere dağıtarak köyde ilk tarım reformunu gerçekleştirmiş. Bu reformu uygularken kendi ailesini ve üçüncü dereceye kadar yakınlarını bu uygulamanın dışında tutmuş. Köyde ilk kez karasaban yerine pulluk kullanılmasını sağlayarak tarımda modern yönteme geçişin öncüsü olmuş.
MEHMET MADEN VE HALKEVİ (Halk Odası)
4. Bölüm
Girişimci, atılgan ve önsezisi güçlü olan Mehmet Maden Kaymakam Salih Tanyeli ile kurduğu dostluk sonucunda, devletin de yardımıyla, imece ile köye o zamana göre muhteşem bir yapı olan “Halkevi’ni” yaptırmış. İkinci Dünya Savaşı’nın verdiği yokluk ve yoksulluk yıllarında çevre köylerde eşine az rastlanan bir eseri yaptırabilmek her muhtarın becerebileceği bir iş değildir.
...
Atatürkçü düşünceyi yaymak, köy kalkınmasını öncü olmak amacıyla Halkevi’nde kültürel etkinliklerin yanında gençler için demircilik, tenekecilik, marangozluk gibi el sanatları kursları açtırmış, tipik bir köy enstitüsü eğitimi uygulamıştır. O dönemde bir ilkokul öğrencisi olan Himmet Kayan aşağıdaki şiiri Halkevi önünde toplu halde, yüksek sesle okuduklarını anlatmıştır.
...
KAZIM KURAL
(ÖYLE ÖĞRETMENLER VARDI Kİ...)
Güzel yurdumuzun her köyünde, her kasabasında ve her kentinde öyle öğretmenler vardı ki, yoksulluğa, yokluğa ve cehalete göğüs gererek kişilikleri, düşünceleri ve hizmetleriyle çevrelerine ışık tutmuş, unutulmaz izler bırakmışlardır.
Bunlardan biri de Acıpayam’ın unutulmaz öğretmenlerinden Kazım Kural‘dır. Birinci Dünya Savaşı’nın patlak verdiği yılda (1914) Acıpayam’ın Cambazlar ailesinin bir çocuğu olarak dünyaya gelen Kazım Kural, Cumhuriyetimizin onuncu yılının coşkuyla kutlandığı yıllarda çiçeği burnunda genç bir öğretmen olmuştur.
9 EYLÜL 1922
YÜZBAŞI ŞERAFETTİN BEY RAMAZAN ÇAVUŞ
*
Çocukluğumda belli belirsiz anımsardım Ramazan (Doydaş) Çavuş’u. Madenler Mahallesi’nde Dağlıların Ramazan Çavuş derlerdi. Ne yazık ki bu kahramanın anılarını dinleyemedim. Dinleyenler de hiç not almamışlar ve bilgi paylaşmamışlar.
*
30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Savaşı’ndan sonra Fahrettin Altay Paşa yönetimindeki süvari birliklerimiz sel gibi İzmir’e doğru akmaya başladı. Öncü kuvvetlerimizin başında İkinci süvari tümeni dördüncü alay komutan yardımcısı Yüzbaşı Şerafettin Bey vardı.
Raziye Öğretmenim
Onunla ilk kez yıllarca birlikte çalıştığımız PEV Koleji’nde tanıştık. (1999) Ben o yıl ilkokul bölümünde tek erkek öğretmendim. Diğer arkadaşlarımız bayandı. Raziye öğretmen içimizde yaşça ve öğretmenlik deneyimi ile epey eskilerdendi.
Enli yüzlü, etine dolgun bir bayandı. Yaşına karşın oldukça dinç görünümlüydü. Disiplini temel alan bir eğitim anlayışı vardı. Daha sonraki yıllarda müdür yardımcımız oldu. Öğrenci ve öğretmenlerle belirli bir mesafe koyan, ciddi olmaya çalışan biriydi. Onun koridorda dimdik yürürken, ayakkabısının topuk sesini duyan çocukların “Raziye öğretmen geliyor!..” diye köşe bucak kaçıştığını hiç unutamam.
SARIKAMIŞ DESTANI
Serde var delikanlılık çağları
Geçtik ovaları, aştık dağları
Dillerde Seferberlik türküleri
Eritir yüreğimdeki yağları.
SARMAN AZA OLSAYDI!
*
Acısıyla, sevinciyle seçimler bitti. Ben de azası olduğum muhtar adayımızla tanıtım çalışmalarında eşlik ettim.
Kapı kapı, ev ev kendi sitemiz ve çevresinde dolaştım. Çaldığımız her kapıda muhtar adayı kendini tanıtıp, yapabileceklerini anlatmaya çalışırken ben de “İhtiyar Meclisinin” gerçekten ihtiyar, ak saçlı üyesi olarak kendimi tanıtmaya çalıştım. Evimizin çevresindeki sitelerde her kapıyı açana, hoş beşten sonra:
“Belki beni de tanıyorsunuz, hemen yakındaki Söğüt Sitesi'nde oturuyorum,” diyordum.
“Tanıyorum, emekli öğretmen, kitaplar yazıyorsunuz,” diyenler olduğu gibi yüzüme bakıp, “Hayır tanımıyorum, görmedim,” diyenler de oluyordu. Ben de o zaman:
ÜÇ İSİMLİ ADAM
Uzun Emine’nin Muhammet
Bakkal Mehmet
Muhtar Mehmet
*
Dedebağı’na (Dedesil'e) girişte, Çameli yolu kavşağında biberci kahvesi vardır. Kahveyi geçince, çatısında kameriyeye benzer çıkartması olan iki katlı bir ev göze çarpar. Evin önünde, balkona ağmış asmanın gölgesinde, tahta sedirde yaşlı bir adam otururdu. Geniş ve açık alınlı, uzunca yüzlü, gevrek sesli bu yaşlı adam Dedesil Köyü’nden Dedebağı Mahallesine çevrilişin canlı tanığı olarak oracıkta tarihi bir eser gibi beklerdi. Bir zamanlar bir çırpıda dönüp dolaştığı; her karışında izi olan köyünün sokaklarını, ovasını doyasıya gezememenin ezikliğiyle, buğulu gözlerle geleni geçeni süzerdi.
iyi akşamlar dayıcım.şuan erkanı internet cafede zorla tutuyorum bu mesajı yazmak içinn. şiirlerin gene çok güzel kalemine ve o güzel yüreğine sağlık. sağlıcakla kalın saygı ve selamlarla....şiirlerin devamını merakla bekliyoruz..
Çocukluğumda hep Kerem ile Aslı Tahir ile Zühre
Ferhat ile şirin bu efsanleri dinleyip büyüdüm ve sanırım bu yüreğimdeki aşkı ölümsüz kıldı....