Ve geceme yazdım seni,
Hüzünlü bir yaz akşamı,
Bırak kanasın yüreğim...
Acıyan değil mi için?
İki kişilik değil mi bu yangın...
Bu sevda ikimizin değil mi?
Kapıma gelen yolcu
Mesken mi eyledin gözlerimi
Suretin gitti özün kaldı
Canan eyledin beni
Bir tas çorbaydı dileğin
Vuslatın derdindeyim
Kalbimi bölüşmek gibi
Bir yar aradığım,
Yaşsız sevişmek gibi...
Ne gelen kalır,
GEÇİŞ
Deli gibi koşarken aklımdaki tek şey şu an başlamış olan sınavdı ve ben geç kalmıştım bile. Bir yandan koltuğumun altına sıkıştırdığım kitapları düşürmemek için çabalarken bir yandan da gömleğimin düğmelerini iliklemeye çalışıyordum. Akşam o kadar kaçırmasaydın erken kalkabilir ve şu an okula sakin sakin gidiyor olabilirdim. Ama yok; bok var içecek, içmezsem olmazdı ya, içtim bende. Saçım başım dağınık, alnımdan şığır şıpır ter damlıyordu. Ara sıra aceleden bağlayamadığım spor ayakabıların bağcığına basıyordum diğer ayağımla ve düşecek gibi olurken dengemi sağlayıp koşuyordum yeniden. İnsanların garip bakışları arasında hızla ilerliyordum; ana caddeye gelmiş tam karşıya geçecektim ki kırmızı ışığın yandığını gördüm. Durup arabaların geçmesini bekleyecek zamanım yoktu, yeterince geç kalmıştım zaten. Ayağımı caddeye atarken sağa baktığımı ve ikinci ayağım yere değerken de sola baktığımı hatırlıyorum en son… üzerime hızla gelen beyaz bir otomobildi…
Bir boşluktu önce hissettiğim…
Başımdaki ılık sıcaklık ve bir rahatlama hissi…
Karşımda gördüğüm arabanın şöförü bana gülümsüyordu; çok sakin bir tavrı vardı sürücünün. Fakat garip bir şekilde o kalabalık caddede ondan başka hiçbir araç yoktu, üstelik arabanın rengi de beyaz değildi. Sabahın erken saatleri olduğu için insanlar telaşlı, hzlı adımlarla yürüyorlardı. Belli ki herkesin yetişmesi gereken bir yer vardı.
Satılmış sabah gibi kokun,
Sevdan ciğerime dokunuyordu
Melankoli çığlığı gözlerin
Ve yitiyordu sesim...
Piç akşamlara duayen,
Bir tek seni bildim
Vur kendini dağlara
Murada erer belki başın
Dost ateşini söndürdün
Dost yüzüne muhtaç olasın
İftiraya kurbanmış başım
Yüreğim kırılmış dişim gibi
Senden gayrı düşmanım olmaz
Yıktın beni kendinde
Göğe ersin başın.
Öteydik hani kardeşten
Bir başka olur İstanbul
Şubat, mart aylarında
Kar kokusu siner odama,
Bedenim deli dolu...
Türbe yeşili duvarları odamın,
Dile düştüğünde özlemlerim
Sahipsiz kalır bir başına
Uzanmaz telefona elim
Duygularım mağrur, öylesine...
İçimden demek gelir;
'yalancı ayrılık bu'
Kırılsaydı da elim kalkmasaydı
Kanın yere akmasaydı
Gözün yaşa kanmasaydı
Rahata eredi belki başım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!