Dinlerken akşam şarkılarını
bir tatlı hüzün gelir, yerleşir
özlem dolu yüreğime...
Canlanır bir bir anılar.
Bir yıldız düşse geceme,
sokulsa yüreğime sessizce...
Dolasa boynuma kollarını,
fısıldasa kulağıma şarkılarını...
Bakma böyle güldüğüme
İçten hiç gülmedim ki...
Yaş değil akan gözümden
Ben hiç ağlamadım ki...
Bir periydim ben yaşlı,
kırılmıştı kanatlarım,
kaybolmuştu ışıltısı...
Yitmişti heyecan
sevgisiz yüreğimde.
Eski bir öykü bizimkisi;
Eski ama hiç eskimemiş,
ilk günkü kadar yeni,
ilk günkü kadar temiz.
Gece sessiz
Ve ışıltılı...
Sarıyor kolları
Öksüz yalnızlığımı...
Neşeli guguk kuşudur uyandıran sabahları.
Söyler şarkılarını cırcır böcekleri gün boyu.
Çınlatır her yeri mutluluk dolu kahkahalar
fısıldarken dalgalar bir aşk masalını...
Yine de acıtır bir şeyler eskimiş yüreğimi;
‘SENİ SEVİYORUM’ biri kısa biri uzun iki sözcük yalnızca… Ama içten söylendiğinde öylesine güzel, öylesine sıcak ki… Sanki bir sihir, bir büyü tüm kapıları açan, tüm yaraları iyileştiren, ruhu arındıran, gökteki yıldızları yüreğe indiren güçlü mü güçlü bir sihir…
Oysa ne denli cimridir bazı insanlar bu sözcükleri kullanma konusunda… Farkında bile değillerdir bu sözcüklerin gücünün. ‘Sevgiyi göstermek için sözcükler gerekmez.’ diye savunurlar kendilerini. Bilmezler nasıl bekler sevenler bu iki sözcüğü… Nasıl da susamışlardır bu iki sözcüğe…
Bazıları da bolca kullanır bu sözcükleri, bol keseden savurur etrafa, önüne gelene dağıtır mavi boncuk gibi, hiçbir bir şey hissetmeden, yüreğinde hiçbir kıpırtı duymadan…
Kucakladı güneşin ilk ışıkları,
Sıcaktı sevdiğimin kolları kadar...
Fısıldadı usulca kulağıma rüzgâr;
'Uyan, sevdiğinin selâmı var...'
'Sevecekmiş seni sonsuza kadar...'
Yüreğim sevinçle coştu,
Kocaman bir gülücük
kondurmuştu yüzüne
geçmişin izlerini
gizlemek ister gibi...
Pembeye boyamıştı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!