Kapattıysak tüm kapıları, bir sebebi vardır elbet.
Küstüysek dosta da bir sebebi vardır elbet.
Siyaha boyadıysak maviye çalan gözlerini, bir sebebi vardır elbet.
Beyaz papatyadan vazgeçip sarıya gönül verdiysek, bir sebebi vardır elbet.
Unuttuysak umudu, bel bağladıysak olmayacak dualara bir sebebi vardır elbet.
Gönül verdiğimiz bir sevdiğimizden vazgeçip, adını bilmediğimiz bir endamı güzele meyil verdiysek bir sebebi vardır elbet.
Ya masanın ayağı sallanıyordu, ya sandalyenin.
Onlar sallanmasa duvarda ki tablo ters duruyordu.
Neydi bu kadar aksilik
Bu kadar yolunda gitmeyen neydi
Ne seviyorduk birbirimizi ne de sevmiyor.
Gidişine sevinesim kaldığına ağlayasım var gibi.
Maçın bitmesine 3 dakika kala maça alınan bir oyuncu gibiydim.
Üç dakikada bütün performansımı göstermem bekleniyordu.
Kimine göre son dakika golüydü
Kimine göre üç dakikada oradan oraya koşturan bir oyuncu.
Bu kadar beklemenin alemi neydi be usta.
Bir çoğumuzun hayatı tam da böyleydi işte.
Ah! sen ne de güzel şiirler yazmışsın martılara.
İçinde mutluluk olan.
Beni bir cehenneme atarken.
Sevinç yazmışsın kuşlara.
Birde utanmadan sırat köprüsünde bekliyormuşsun.
Daha neyim kaldı alacak?
Şimdi çok uzak bir yerdeydin .
Belki bir tren belki de vapurdaydın.
Belki bir bardak demli çay içiyordun,
Belki de bir muzlu süt.
Bense senden artakalanlarla bir bardak akşamdan kalmış ekşimiş bir şarap.
Sen pamuk şeker de alıyordun çocuklarına, eminim.
Paslanmış demir kapının gıcırtısı kulağımdan önce yüreğimi mahvediyordu.
Sinirlerim bozuluyordu.
Kim bilir yine kimin seveni geldi diyordum.
Benle ne alıp veremediği var bu gardiyanın?
Avazı çıktığı kadar bağırarak anons ediyor görüşe gelenleri.
Aptal adam.
GÖLGESİ
Yaklaşık üç haftadır günlük yazmadığımı fark etmiştim.Sabah yumurtaların kabuğunu soyarken aklıma geldi biliyor musun?Günlüğümün bana darılmış olacağını düşündüm,ve senin bana...
Oysa ben seni hiç ihmal etmiyordum.Ben kendimi ihmal ediyordum.Yalanın yanlışın en büyüğünü oynuyordum aslında.Önce kendimi sonra da seni kandırıyordum.Ama biliyor musun?
Sende beni,sende kendini kandırıyordun. İkimizde birbirimizi kaldırdığımızı zannediyorduk.Ben hiç dinlemediğim şarkıları en sevdiğim şarkı gibi dinliyordum senin yanında. Sende nefret ettiğin dizileri zevk alıyormuş gibi izliyordun yanımda. Oysa birimiz denize düşmüş bir masum birimiz ise sarılılmasını bekleyen bir yılandık.
Hatırlıyor musun Reşat?
Rıhtımda oturup,gemileri seyrettiğimiz o günü.
İçim şişti artık gönül, seni dinlemekten.
Rüzgarından ayrı usandım, poyrazından ayrı.
Bir demire çivi çakıyorsun, saçma sapan işler.
Bir de üstüne üstlük hala daha çengel bulmaca çözüyormuşsun.
Kaldı mı böyle işlerin?
Konuya komşuya kek de mi dağıtıyorsun?
Kanatlarına konmuştum Haziranın.
Bir tüy parçasında asılı kalmıştı umutlarım.
Eylülde ölemezdim, yapraklar dökülür üstüme.
Oniki belikti belkide saçlarımın örgüsü.
Gözlerim elâ, yanağımda gamzem vardı.
Dilimde en güzel çocukluk şarkıları
Rüyalarımda periler, sepetimde çilekler vardı.
Plastik bebeklerim, tomurcuk yanaklarım
Ellerim de kına, çoraplarımın kenarında tüller vardı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!