Aşkın İçinden Geçerken (düet)

Hüseyin Erdinc
155

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Aşkın İçinden Geçerken (düet)

Aşkın İçinden Geçerken (Düet)

Erkek:
Ben, geceye su taşıyan bir kalbim.
Sen, karanlıkta yankılanan bir isim.
Aramızda onca rüya,
onca suskun gökyüzü,
ve bir fincan kahvenin buharında
hala birbirine dokunan iki nefes.

Hatırlıyor musun?
Gözlerin sabahın ilk ışığına karışırken,
ben içimdeki şehirleri susturuyordum.
Bir adımın yankısı yetiyordu
bütün sokak lambalarını yakmaya.

Kadın:
Ben de hatırlıyorum.
Ellerin titrerdi, sözcüklerin değil.
Bir şiir gibi dokunurdun zamana,
her dizede biraz daha kaybolurdun.

Sana “gitme” demedim,
çünkü biliyordum —
her gidiş, bir varışın sessiz provasıydı.

Erkek:
Ama ben, o provada unuttum repliklerimi.
Aşk, bir tiyatro perdesi gibi ağırdı üzerimde.
Her sahnede sen vardın,
ama alkış hiç gelmedi.

Bir gün, adını söylemeden ağladım.
Dudaklarımda senin harflerin,
yüreğimde senin yokluğun.

Kadın:
Ben seni sustuklarınla duydum.
Hiçbir çığlık kadar gerçek değildi sessizliğin.
Bir gölge gibi yürürdün kendinden içeri.
Ben seni, senin bilmediğin yerlerde bekledim.

Bir aynanın buğusunda,
bir rüzgârın yön değiştirişinde,
ve bir günün bitiminde —
hep oradaydım.

Erkek:
Aşk, bir köprüydü,
altından akan nehir unutuluştu.
Biz, o köprünün iki ucunda
aynı yöne bakan iki yabancıydık.

Ben bir sözcüğün içinde yanarken,
sen bir sessizliğin içinde doğuyordun.
Bazen bir kelime gibi birleşiyorduk,
bazen iki nokta kadar uzak.

Kadın:
Ben seni yazarken anladım.
Aşk, bir cümlenin yarım kalmış haliydi.
Her “ve” bağlacı bir umut,
her “ama” kelimesi bir veda.

Erkek:
Sana her baktığımda
bir deniz dolusu eksiklik gördüm.
Gözlerin — iki dalga.
Biri bana çarpar, biri senden kaçardı.

Senin gülüşün,
kırık bir aynada yankılanan bahar gibiydi.
Ben hep sonbahardım.

(Kısa ara )

Erkek:
Şimdi…
Kahve kavanozunu açıyorum.
Mis gibi kokuyor yine.
Bir zamanlar seninle konuştuğum mutfak,
artık sadece buharla dolu bir sessizlik.

Bak, hayat devam ediyor.
Ama hiçbir sabah, senin kadar erken uyanmıyor.
Saatler bile senden sonra geç kalıyor.

Kadın:
Ben de devam ediyorum,
ama her adımda senin gölgen var.
Bir şehir düşüyorum her gece,
sokağında sen varsın,
ama kimse bilmiyor.

Zaman bile farkında değil
iki ruhun aynı anda,
farklı yerlerde ağladığını.

Erkek:
Ben artık öğreniyorum,
aşkın içinden geçmek
birini sevmek değil —
kendinden geçmekmiş.

Her “sen” dediğimde,
biraz daha “ben” eksiliyormuş.

Sen rüzgârdın,
ben dal.
Sen geçtin,
ben kırıldım.
Ama kırılmak bazen,
daha fazla ışık almak demekti.

Kadın:
Ve ben öğrendim,
aşk bazen kalmak değildir.
Bazen, birinin kalbinde yer açmak için
sessizce gitmektir.

Senin içindeki boşlukta çiçek açsın diye
ben toprağa karıştım.

Erkek:
Şimdi anlıyorum,
her aşk bir mevsimdir,
ama kimse ne zaman bahar olacağını bilemez.

Ben seni kaybederken buldum kendimi,
sen beni unuturken ben senin oldum.

Bir fincan kahve gibi ılıktı ellerin,
ama ben hep soğuk tarafını tuttum hayatın.

Yine de iyi ki —
iyi ki geçtin içimden,
çünkü sen geçmeseydin,
ben hiç geçmeyecektim kendimden.

Kadın:
Ve şimdi, biz —
iki yarım sessizlik,
bir bütün yankı olduk.

Ne sen bendesin artık,
ne ben senden gidebiliyorum.

Aşk bitti sandın ya,
aslında o, tam orada başladı.

Suskun bir evrende,
adını bile anmadan
birbirimizi sevmeye devam ettiğimiz yerde.
Hüseyin Erdinç

Hüseyin Erdinc
Kayıt Tarihi : 3.11.2025 17:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!