Dünyanın farkına mı varmak, ne dersen de,
Gözlerimizi gerçeğe açtığımızda,
Oysa boşuna tiksinmiş, hor görmüşüz,
meğer ahmakça isteklerimizi…
Neden mi demekte geç kalsakta,
farkında olmalıyız sığındığımız alemin stüdyo,
Şu müziğin akışına kulak ver lütfen,
Farkımda olmadığın bu hayatta,
rüzgarlarla gelip, ellerini tuttum,
saçlarını dalgalandırdım yıllarca,
Arasından en heyecanlı ve coşkulu olanı,
işte o derleyip bestelediğim nağmem,
Demek ki
Dert etme
Bi şekilde hayat bulurum
Bu vücut olmazsa başka vücutları dolaşır
Akarım su misali hayatlardan hayatlara
Diyorum ki
Ne tuhaf ki öze dokundun
uyartılarım şaşkınlıkla kendi payını aldı
alışkanlıklarımdan vazgeçip
içsel kavgalara tutuşmadan
bedensel bir gevşeme ile
bu yangın yerinden “Truva atımla” uzaklaşmamı söyledi
Her çıkış noktasında sen vardın,
Kapılar yüzüme kapalı değildi ama kapı sendin,
Ötesi yoktu senden ötesi…
Neden tırmanır ki, sarp dik kayalara,
Nedir ki zoru, ölümle yüzleşmek mi?
Ne sorarsan sor, alacağın cevap içinde ki sestir,
O yalcın kayalara sürüklenmesi,
Vereceği bir hesaptan değildir,
Doğa onu çağırır ve o bu sese cevapsız kalamaz,
...
bana yazmak
ona susmak yakışıyordu
bu yüzden ben yazmaktan
o susmaktan vazgeçmedi...
Tüm hayallerim uykuda, Güneşse fantezilerini tekrarlamakta
Hasat mevsiminin olmadığını bile bile
Şimdilik sözcükleri sonsuzluğa ekiyor
Çözümü “Görecelik Teorisi” de görüyorum
Bizler Tanrının düşüncesi olduğumuza göre düşünceyi önemsiyoruz
Belki de sandığımız şey rüyanın içindeki hiçlik
bir defa kaçırma hayatı
yoksa önünde durur
yakalayamazsın çocukluğunu
aileni yaşayamaz
ıskalarsın gençliğini
imkansızlaşır aşkın
Kimsesiz ol arkadaş,
Doyasıya yaşa yalnızlığı,
Hayata birde böyle bak,
Kucaklaş doğanın sesiyle,
Tatlarıyla tanış,
Kendini ona ada,
Leblebi koydum tasa
doldurdum tıka basa
insanlarla aranda
duvar örme köprü kur
silinsin gönlündeki
acılarla dert tasa