Kendimle konuşur dinlerim,
Yağmur gibi huzuru bulmak için,
Derdim, bulut gibi boşalmak, şimşekler çakmak,
Karanlığı yıldırımla korkutmak,
Güneşin kölesi olmamak,
Süzgeçten geçip şeffaflaşmak…
Orada verdiğin sıcaklık,
İlk gördüğüm yerdeki, hep yanımda hissettiğim,
İlerleyen yıllarda o sıcaklığı aradım adım adım, köşe bucak seni,
Tekrar hissetmek yakınlarında bir yerlerde olabilmek için...
Aklımın almadığı yerlerdesin biliyorum,
Meşaleni kalbimde körüklerken,
Boşluğa tutunan bir çocuk,
Dallarını oluşturmaya çalışıyor,
Şekillendirmeye çalışan çevresiyle,
Çatışıyor geçmişinin gururu...
Toplum içinde yaşıyan asi gençtir adım,
Devlet gibiyim,
Ekonomik gücüm sorun çözer,
Her gün aynı iş yerine gitmek,
Her gün aynı insanları görmek,
Her gün aynı yemeği yemek,
Gözüm kör,
Aklım kayıp,
Neredeyim ben,
Neden çağlayanların köpürdüğü yerde,
Şimşeklerde gezer sesim,
Neden güneşin doğuşunda gözlerim, batışında ellerim,
Özlemlerim o kadar arttıki,
Ne edeyim derken,
Hepsi ardı ardına dizildi,
Ve uzun bir yol oldu,
Özlemlerimden sana uzanan,
Uzun bir yol,
Sen benden ben senden gidemedik ya,
Çakıldık kaldık dünden bu güne ya,
Üzerimizdeki sular yosun bağlasa da,
Biz hep vardık aslında,
Tadların hep koynumda,
Düz yol değil biliyorum aklımda,
Orta yaşta bir adam ve annesi,
Kaldırımda, çarşı içinde,
Zayıf üst başlarıyla,
Gerçeği mi arıyorsun?
Arama,
Var olduğuna inandığın her şeyi yok say,
Leblebi koydum tasa
doldurdum tıka basa
insanlarla aranda
duvar örme köprü kur
silinsin gönlündeki
acılarla dert tasa