Sen Giderken.
Yalnızlığımı en çok şehirlerarası terminallerde hissederim. Özellikle de kalabalıklar arasında. Her taraf insan kaynıyor ama yine de yalnızlıktır esas olan. Yaşanan.. Bize kalan.
Senin gidişine bakamam, el sallayamam. Giderken ben tam değilimdir ki. Toparlanmak hayli zaman alır ondan sonra. Herkes gibi değilim ben. Hangi insan yüreğinin yarısını, hatta yarısından fazlasını hiç bilmediği tanımadığı bir şehirde bırakıp çeker gider ki?
Donakalırım öylece… Kendimi zavallı, terk edilmiş, yalnız ve ölüme bir adım daha yakın hissederim. Sen gittikten sonra ellerimi öper, koklar ayrı ilgi duyarım onlara. Giderken en son onları tutmuştun, onlara dokunmuştun diye.
kar
kar gibi ellerin vardı
kar kokan gözlerin
ansızın bırakıp gittin
sessiz sedasız
Gözlerim yine ağlamaktan yana. Tarafsız yalnızlığımı istiyorum. Seninle başlayan, seninle devam eden ve seninle bitecek olan yalnızlığımı istiyorum.
Sen benim yalnızlığımın başkentisin. Bu akşam ki yalnızlığımı sağır ve dilsiz bir adama benzetiyorum. Ne derdini anlatabiliyor, ne dertten anlıyor. Aynen sen gibi! Kelimeler üst üste ihanet ediyor bana. Aldırış etmiyorum, ne de olsa alışkınım.
Sana yazdığım ilk ve son mektubuma böyle başlamak istemezdim. Ama hatırlarsan böyle bir “özür”le başlamıştı her şey. Anlatamadığımız anlayamadığımız tüm konuşmalar için özürle başlamıştık konuşmaya. Tarihi bilinen ama adı saklanan kelimelerin arkasından seyrediyorduk birbirimizi. Öyle keskin cümleler kuruyorduk ki sanki bileklerimizi kesiyorduk. İntihara zorluyorduk birbirimizi.
Hangi kelime bizi yaralasa o kelimeyi ilahlaştırıyorduk. Hangi harf bizi acıtsa, cümle içinde en çok o harfi kullanıyorduk. Özel bir rekabet halindeydik. Kim daha çok kanatsa o günün birincisi oluyordu. Karaladığımız tüm yazılar birbirimizi kanatmak içindi.
sen yasadışıydın
yasadışı gülüyor
yasadışı bakıyordun
yasadışı susuyor
şulem'e
yalnızlığın gölgesinde oturup
seni bekledim uzun uzadıya
kirli düşlerden uzak
takvim yaprakları düşerken birer birer
gelen giden yok
kanamalı bir hasta
ellerin en sevdiğim çiçeklerimdi
ve gözlerin
güllük güneşlik olur içim
böyle zamanlarda
keşke sabah olsa
her vakit aklımdasın
yağmur dinmedi
sen gideli
penceremin buğusunda
yüreğime düşmeden önce
bir ton sözüm vardı sana söyleyecek
gözlerini görünce unuttum
ki gözlerin gülüşümü besleyen
yüreğime düşmeden önce
deniz kokulu yarim
saçlarında dalgalanmak
yüreğine kulaç atmak
aç martıları doyurmak
ve yakamozlar bırakmak
gözlerinde
sözlerin kulaklarımda nihavent makamı
hüznüm ne devamsızlıktan kaldı
ne mezun oldu
yanı başımda dimdik ayakta
hayalin gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!