git
gönlünün istediği yere
açılır çiçekler bahar gelir
sen git
her gün doğar güneş
boğaz gene akar gider
bu bahar burda bitmez
kac kez dedikoduya yoruldu kahverengi
insan sanat sayginliginda
aglamak yerine
kirk kez üstüste üsüdü
yerine sayildi yagmurlar
bizimki ölüm değil
sadece bir ceset..
algılanan bu cisim yaşam
uydurma bir baş yapıt
dokunmak isteğine bağlı..
zanaatım bu benim, hayranım
yaşam biçerim perişan zırhlara
ölüm yiğit ola çıksa karşıma
incecikten kınsız bir salkım söğüt
dolarım bıçak geçmez boynuna
kapıda duran bir anahtarcı
yaslanmış oduna
odun oduncunun sattığı...
senin kapın kilitsiz..
her şeyi kendisi için benimsemiş
tanrılığa yağmalanmak yerine
sunduğum ölümsüzlüğe dokunmak eş yarım...
güçsüz yanlarım sendedir...
bu mucize, bu ıssız çalgı bedenine düşecek
bir çil altın ok ile
Bir serüvendeyim sanki. Yavaş yavaş alışıyorum canlı kalmaya. İnsanlarda tuhaf gelmiyor artık. Nefes alırken zorlanmıyorumda. Birileri hep birşeyler zırvalıyorlar. Bazen, yani aynaya baktığımda, birşeylerin uzaklara gittiğini görüyorum. Sanki aynadaki görüntümü ben çiziyorum. Kimsecikler olmuyor bazen, (bazen) gördüğüm şeyleri düşündüğümde. Ne olacak bu sis. Sanki şehir beni değil bensizliği kabullenemiyor. En çok şehri sevdiğimden olsa gerek bende onsuz bir günü uyumak istiyorum. Şimdi diyeceksiniz. Malesef ne dediğinizi duyamıyorum. Birdenbire yorgun düşüyorum, o an aklıma geldiğinde. Benimde zaaflarım var, kalem kırmışlığımda; en doyumsuz bir anımı bomboş ve ne işe yaradığını bilmediğim bir kağıt parcasına harcarken.
Pencereye nadir uğruyorum. En çok gördüğüm renk karanlık. Belki siz, yaşama sevinci nedeniyle gök kuşağındaki siyah' ı ayırt edemiyorsunuzdur. Yağmur en bilinçsiz halimde bile, ıslak. Ve nemden nefret ediyorum. Tahtalar tabiki beni hala direten. Ayakta durmaya mesela. Artık zaman bile kavramlar dahilinde bir gün oluşturabiliyor. Bugün günlerden.., sanki bir önem oluşturuyor. Yarın olsada bitse diye düşündüğümüz günler. Oysa yarında bir gün ve ben durmadan zamanı reddediyorum. Ne kalıyorsa geriye hep onlardan. Sigara içmediğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü duman yinede bu uyumamış halimi uykulu gösteriyor. Yaşlanıyoruz, hemde bütün vurdumduyarlığımızla. Ve şuan birisi ölüyordur. Birisi ölmüş. Ve bunun hiçbir yaşamla alakası yok. Hiçbirşey birlikte değil. En büyük aşk. En büyük sevgi. Hepsi her lahzada birilerini diriltiyor. Ve her lahzadan sonraki bir lahzada da tam tersini. Ağlamak ne sizce? . Ağlar mı hiç kendi düşen. Kim kendini bilmiyorsa ağlasın. Yaşamak ne? ölmek için eğer yaşamak gerekirse. Susmaktan bahsetmiyorum. Sadece, şuan bile ne yaptığımı bilmiyorsam boşuna. Çünkü siz konuşmuyorsunuz..
kanatlarım gün batımına dek gergin
ucunda iki yaprak
dalmışım kuşlarla çırpınarak
şimdi geçer bulutlar
ve ne kadar batı varsa oraya uçarım
içimde efsane bir öğüt
en çok ta sendin yatsıyı toprağa düşüren
dilindeki gecekondu tarzı bir bıçaklama ile
ve belkide seni en iyi yapan
olur olmadık yerde
geceleri
hikayenin açık saçık tarihini
İstanbul'un herhangi bir yerindeyim
şuan öylesine yazıyorum..
burdan uzaklaşmak için bir gayretim yok..
gördüğüm şeylerin şahidi ben değilim
az sonra kaybolacaklar
üç beş gölge yaklaşıyor ve kayboluyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!