kasabçıya gidilen en son güne niyet
etleri lime lime bir bıçakçının kılıfını satmak
yok pahasına dallarına kuş konmaz sağırotuyla
elleri cama uzanmış ama kıramamış ne kadar heves varsa
nikotin dudaklı körpe bir bedavacıysa birde hayat
herkez kalksın gitsin şehirlerine
salmış kederini ucsuz bucaksız bir oğlan
gümrükte doğmuş, büyümüş kısmetinde
gelmişte onyedi yaşına
bir de merhaba demişki
ihtiyar ihtiyar......
abes bir akşamüstü
biri anlatsın, onsekizi yirmialtı geçe
ayın ondokuzu, perşembe
cebeli mahallesi beşinci sokak no yedi
açık sarı rengindeki masanın karşısındaki
beyaz boyalı duvarın üzerindeki saatte
akrebin altıda, yelkovanın beş ile altı arasında olduğunu
koşarken ağlamayı öğrendim
ağlarken koşmayı
ben koşarken düştüm
düştüğüm içinse ağladım
artık ağlanmazmıydı bilmiyorum
hayale daldığım sandalyede
buruk boyunların, asık suratları
bir tarif edebilseydi seni
şansa, tutup elinden
içini sana dökebilseydi,
severdin... herkes severdi...
içinde ablukaya alınmış fırtınalar
şimdi alaturka bir fesleğen kıymetinde
gözün için katıldığım, senli benli muhabbetler
hüznü yüzün kadar düzgün
sesin kadar zarif bir yalnızlığa hüküm giydi
neşteri kulpuna zarar bakışın
nereye dönsem de keskin bir tavrın
Yıllardır sana yalan konuşuyor iklimler..
boğulur yağmur yatağında
daldan kopan ıslak yapraklar
üstünde toparlanan yalnızlıklardır
asla bulutları göremezsin sen
Yıllardır sana yalan konuşuyor deniz
bu şiirin bir hikayesi vardı
elini avucumdan gizleyen bir karanlıktı
öpüşmek için sıramızı bekler bir hal
ve sırası çoktan geçmiş bir kaç kadındı
karşımızda ağlayanlar
Kendi istemeyerek bulunduğu
Hiç bir hukuk dersinde
‘Madde’ bağımlısı bir üniversiteli
Suçlamazdı kendisini
Yalnızdı...
Akıbeti hüsrandan da beter bu kehanetin
Sanma alacaklısın ki vereceği olmaz hakikatin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!