ANNE BENİ ANLAYAN YOK
Hiçbir şey beklemiyorum artık kimseden,
ne bir damla şefkat ne de avuç dolusu teselli.
Beklentilerin ağırlığı altında ezildi ruhum,
umut denen kelebeklerin kanatları koptu birer birer.
Canım dediklerim, kanımdan saydıklarım yaktı beni en derinden, öyle bir yangın ki bu, külleri savrulsa bile acısı kalıyor içimde.
Gerek yok şimdi hiçbir şeye, ne bir söze ne bir bakışa,nede bir tesellye
Sadece gitsinler istiyorum;
hayatımdan çekip gittikleri gibi,
zihnimin dehlizlerinden de kaybolsunlar sonsuza kadar.
Onlar, hain bir düşman gibi bekliyorlar aklımın karanlık,
kuytu sokaklarında.
Sinsi bir gölge gibi dolanıyorlar, fırsat kolluyorlar.
Olur olmadık zamanlarda,
en savunmasız anlarımda saldırıyorlar üzerime,
bir hançer gibi saplanıyorlar ruhuma.
Bazen bir şarkının hüzzam nağmelerinde beliriyorlar,
bazen bir şiirin her mısrasında yankılanıyor sesleri,
bazen de bir yabancının gülüşünde,
bakışında çıkıyorlar karşıma.
Sanki baktığım her yerdeler,
her köşede, her anımdalar.
Adeta özellikle kanatmak için geliyorlar,
kabuk bağlamış, iyileşmeye yüz tutmuş yaralarımı. Acımadan, vicdansızca, bir çizik daha atıyorlar kalbimin yorgun duvarlarına.
O duvarlar ki, ilk girdiklerinde bembeyaz, tertemizdi. Her yeni gelen, kendi izini bıraktı üzerinde.
Şimdi bakıyorum da,
kalbimin her bir köşesi, her bir santimi yaralarla dolu.
Çizik üstüne çizik, yara üstüne yara...
Her biri bir ihanetin,
her biri hayal kırıklığının,
her biri bir vefasızlığın nişanesi.
Yüreğim Tıpkı bataklığın dibinde, çamurun içinde çırpınan, soluksuz kalmış bir çiçek gibi yaşamaya çalışıyor.
Arada bir, bir nefes almak için kaldırıyor başını,
güneşe uzanmaya yelteniyor
Ama ne fayda!
Başını kaldırır kaldırmaz,
bir hatıraya çarpıyor,
bir acı anıya takılıyor nefesi.
Nefes almaya bile gücü kalmadı artık,
göğsüme oturan bu ağırlıkla boğuluyorum sanki.
Uzun sürmez biliyorum, bu sessiz çığlık, bu iç çekiş.
Gün geçtikçe kaybediyorum yaşama sevincimi,
hayata olan inancımı.
Susuz kalmış, çöl sıcağında kurumaya yüz tutmuş bir çiçek gibi soluyorum her geçen gün...
ölüyorum yavaşça.
Her yaprağımın düşüşünde,
içimden bir parça kopuyor sanki.
Geriye kalan sadece yorgun bir beden ve enkazından çıkmaya çalışan bir ruh...
Artık ne bekleyenim var,
ne de beklediğim.
Ben, unutulmuş bir ruhun paramparça edilmiş heykeli,
Kendi küllerinden bile doğmayı reddeden inatçı bir Anka
Ve ...
Kendi mezarının başında
Sonsuza dek nöbet tutan
ebedi bir hayaletim.
Kayıt Tarihi : 5.7.2025 23:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!