ben ıslandım geceleri
düşlerim yağmurluydu
yoktu şemsiyeleri
ben uslandım gündüzleri
ayaklarım yorgundu
gidemezdi bir adım ileri
bilginin kördüğümü
sevincin kaynayan kazanı
hüznün serabı
zamanın kara kaplumbağası
ölümün de şarabı
Kalplere neşe dağıtır çınarlar
Güneş geçirmeyen yapraklarıyla
Huzurludur gelip geçen adımlar
İstanbul'un kaldırım taşlarında
Koku sunuyor pembe karanfiller
materyalizmin kuklaları
küpe oldu kulaklarımıza
sancıları ortada
şimendifer ömür yolumuzda
yoluyor tüylerimizi
ağırbaşlılıkla
bir tencere
bir de kapak bul kendine
yirmi dört saat piş
ben uyudum deliksiz
olalım dengi dengine...
günü güne boğdurmayın
gün doğsun üstüme
paylaşsın benimle saatlerini
ötelemesin yarına...
sepetinde bana vereceklerini
göz kırptı bana yine
gün hapishanesinde
volta atar akreple yelkovan
üşüşürler aynı düşe
sabah çıkmaz güne
hasrettir kokan güle
gözlerindeki ışıltı
gidiyorum alev vakti yüreğinden
dumanını sakla benden
tüm ayak tıkırtılarım sana çıkar
duyabilsen
gönül dağına yüklüyorum maviliği
gece yıldızların ağırlığında
ey gönül
aldanma kürenin nevalesine
hazır ol ahiretin ihalesine
güvenme mülkün sülalesine
azat ol sevgi şelalesine
sür sür yüzünü nur meşalesine...
düşmüşüm yollara
ömrüm bitene kadar
yürüyeceğim patikalarda
hayat kurcalamış sarmallarımı
düşürmüş tuzağına
isteklerini yüklemiş sırtıma
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!