Mekruhtu yere, düşünce!
Uzanıp almak
Bir kılıç gibi yarıp havayı
Bir kaç çıltı parmağın
İşi değildi.
Önce
Benimle, daimi siyahlara düşer misin?
Yoksa bin güçlüğe sırt dönen bir hain
Yüksek ruhumu çiğneyip, dönüp gidecek
Güneşe takılan adi, gölgeler gibi misin?
İşte sen; sözü kısa atraklara sargınlık,
Unutmak mümkündür yaşananları
Sen iste bir daha çıkmam karşına.
Silinir bir kalemde bütün dakikaları
Hatırsız bırakırım bakmam yaşına.
Tövbesiz geçilmiş yolları açma
Ha gayret düştüğün de yüz, diz değdiğin de yere
toprağa karabet etmesin onurun, dikil be adam!
Ne buğday rengin de bir ten, ne kurşun havası bu,
etme kendinedir! Kim düşünür seni, düşürmüş bu derde.
Kimse her değildir, her kim! Bende sen, sende ben,
yahut biz!
Bilemedim kaç hece, kaç gece mutluluk
Gülemedim işte ben
Olamadım kendim de.
Sarıldı yine karanlık sanki ortak ciğerime
Atamadım içimden
Satamadım kimseye.
Varamadım, seneler geçti çok zaman oldu çıktığım yola
Ömrümü harcadım sana, dünya sen beni sayamadın.
Bir hikâye gibi baştan sona hatalısın dediler, yetmedi
Sövdüler, saydılar bir günah tohumu gibi derdiler bana.
Gidince sana uzak kaldı bir yarım
Aşk çekildi sanma zahmetsizce
Bir yanı sana düşen uçurumlarım
Üç yanım kapalı medetlere.
Çekilip dibe batan nefes gibi
Ummazdım böyle yokun avucun da
sebepsiz soruya, nedensiz cevaplar.
Ey hilkat, sana dönmüş bu yüzün
nice kırık hali var, nice yanmış külü.
Bu sur'a değmez can, lütufsuz kanın
e'zar- ı var nicedir, sen yoksun yanımda.
Ben ağlatacak kadar derin ezgiler bakıyorum
Ölümlere çağrı ve bütün yarınlara isyan
etmiş mızrap, hazin bir nefes!
Ben adaletin bozuk bu dünya gözüne
söven hisler içinde acımı arıyorum, dönüp duran.
Seninle anlamak kolaymış hayatı;
İçimde ki saklı kalan şu feryadı.
Duymadığım meğer ne acılar varmış
Yüreğimin en sığ yerinde.
Hayal kırıklığını hiç bilmezdim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!