nicedir göçebeyim, dağların koyaklarında
aç, susuz, yalınayak ve pusatsız
hoyrat rüzgarlara anlatırım derdimi
uçan kuşa, yürüyen karıncaya
önümde yalçın uçurumlar var, amansız
ardımda, anamın sımsıcak gölgesi
perdeler endamını kızıl güneşin
salkım
saçak
bulutların
süt beyazı heybeti
yangınlara çığ dökülmüş gibi
bir kartal havalanır rüzgâr
eser, gün ortasında zıpkın
bulutlar yatağına iz sürüp
karışır fırat’ın coşkun suyu
dicle’nin o durgun kıyılarına…
yorgun bir günün ardın sıra, akşam
tıknefes dayandım, evimin kapısına
çalınmış zile seğirten, oğlum telaşlı
ey baba!
dışarıdan, neler getirdin bana?
dedim ki, ey ciğerparem!
ılıman bir nefestir hayat, sureti yedi iklim
bedelsiz sözcükler dilimizde pelesenk
bakışlar örselenmiş, hüzünler ki yetim
natürmort bir resim kadar donuktur şiir
her vuslat, yeni bir ayrılık başlangıcı
ürkek kelebekler sekerken
bekle!
her ölüm
sayısız küskünler bırakır ardında
ve her küskün
yeni kurbanlar aranır suçlayacak!
küflenip çürüyeceğini bilsen de zamanla
_________________ahmed arife
yılların yorgunluğu çökmüş yüzünde
çatılmış kaşların, karamı kara
ve alnında bir yara
çocukluk hatırası
_______'yokluğun cehennemin öbür adıdır/üşüyorum, kapama gözlerini...'ahmed arif
Nazenin ellerinden baldıran zehirlerini içebilmektir aşk, kana kana. uykusuz ve kabus dolu karanlık gecelerle dost/sırdaş kalabilmektir. ahmak ıslatan yağmurlarında yalınayak yürüyebilmek, zamansız boranlarda şemsiyesiz kalabilmektir. kim anlar ki beni, senden özge. kim tarar köpükten bulutların ıslattığı saçlarımı parmak uçlarıyla. elbette sen, elbette sen…nasılda yakar içimi, kömür karası gözlerindeki alev topları bir bilsen. ahhh günahsız sevdam…
Umuda yelken açtım, seni sevmekle. turkuvaz mavisi sütliman bir göğün altından geçtim. katman bulutlara el salladım. tuzlu havasını soludum denizlerin, rüzgârın buğusunu, martıların gagalarına sinen balıkların taze kokusunu. zamanın anlamı silindi belleğimden. ve bildiğim tüm kelimeleri geçmişin tozlu mahzenlerine gömdüm. sonra, mırıldanmış dualarımla ve sabırla bekledim seni, buzul uçurumların kıyısında. sevdamın beni sürükleyeceği son kıyamet vaktine hazırdım. kalbim, mutluluğun ağrı’sının buzul zirvelerindeydi o gün…
ruhum, bir grizu öncesi el tetik kıvılcım
yüzüm, çarmıha gerilmiş isa hüznüdür
fersiz gözlerime uykular haram
süzülür gecemin melâl koynuna
onulmaz yalnızlığımın karanlık içresinden
bir hırsızın parmak uçlarında seğirten dolunay!
bir inilti oldu dilimde ismin
kimliğimsin
ki adım atılmaz bu kent'te
kimliksiz...
2000/
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!