Yoklayıver bir yol, göğsümün sol yanının
Yoklayıver yanaklarınla.
Ahmet Arif’in,
Dinamit kuyusu dediği yürek,
Söyle bu yürek değil mi?
Dudağımı ıslatan
Sanma ki mavisinden umuttur.
Gözlerinle zehirlediğin
Kanımıdır içtiğim
Toz duman içinde kalır.
Ardımda şehirler,
Köyler, Kazalar.
Bacasız ocakları
Hırsımla harladım da geldim.
Yüreğimi sevda zırhında
Topraktan, sudan sağıldım
Adem’in özüne
İmbik imbik süzüldüm.
Havva’ya bir kaburgayla karıldım
Dört kitapta
Kırk kapıda ismim vardır benim
Aklım sende kalacak.
Biliyorsun.
Bile bile gidiyorum işte.
Bile bile.
Sensizliğimin bir cumhuriyetini daha ilan etmek üzere,
Fatih'in şehrini ilhaka gidiyorum.
Ve
Bıraktık bütün özlemlerimizi.
Büyüdük;
Yakalamak için küçük mutlulukları.
Yaşlarımız beş mi, üç mü bilmem.
Aşina değil bu dünya.
Bir duvar ustasıyım
Sabırdır işim.
Merhamet harcıyla örerim tuğlayı.
Tek tek, ellerimle dizerim.
Bir duvar ustasıyım.
Deniz, kum ve güneş.
Sabahın keyfiyeti.
Günün alışılmadık umursamazlığı.
Ve senin gözlerin.
Gecenin karanlığı gözlerin.
Her şeyim benim.
Yanağımda patlayan bir volkan gibi
Patladı busen azizim,
Sanma ki yanmadı tenim.
Üç yüz bin voltluk bir şimşek,
Etna’dan kopup gelen bir lav sandım.
Dar ağaçlarına bedeldir bir busen.
Hangi ömre doldurabilirim seni?
Hangi ömre?
Geçiyor, biliyorum.
Doludizgin bir at gibi,
Dörtnala geçiyor ömür.
Oysa kavuşmalar ilminin simyası ezberimde.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!