Ölümcül sevsem de mecbur kalmışım
Böyle kaç sevdaya veda ettim ben
Mutluluk yerine hep dert almışım
Böyle kaç sevdaya veda ettim ben
Kimsecikler bilmiyordu onu sevdiğimi
Su uyuyordu nilüfer çiçeklerinin koynunda
Şırıltılar şeklinde geliyordu horlamaları
Gül uyuyordu bülbüller ormanında
Hiç kime görmüyordu Öpüşmeleri ve koklamaları
Sen şimdi nerdesin, kim bilir kiminlesin
Belki de çok uzaklarda, bir yaban elindesin
Unutulmuyor işte, herkes ne derse desin
Günler gelir geçermiş, unutulurmuş aşklar
Hep bu sözle gönüller avutulurmuş dostlar
Bembeyaz inci taneleri dökülüyor göklerden
Havada hüzün kokusu
Meleklerin billurlaşan gözyaşları uçuşurken
Yüreğimi burkar
Yokluğunun tortusu…
Yine yoksun... Yoksun yine...
İnci inci yağmur taneleri dökülüyor,
Tanrı’nın gözlerinden
Hafif bir rüzgarla sarmaş-dolaş
Hafif bir rüzgarla kucak kucağa
Sağnak altında sarhoş adamlar
Memleketimde küçücük bir otogar
Etrafı çevrim çevrim dağ
Dağlarda menengiç ağaçları
Dağlarda renk renk anemonlar
Patlangıç çalıları..
Fundalıklar…
Bu defa başka
Ölüyorum
Ölmeden ölüyorum
Ölüm korkusuyla ölüyorum
Mutsuzluktan ölüyorum ilk kez…
Sıradan bir kadının
Duygusal evreninden taşan
Acemi ve ürkek hissiyatlerle
Beni sevmek! ! !
Bu kafi değil...
Artık korktuğun kadar yakın değilim sana
Soluklanabilirsin…
Benden yana,
Sevdasal yağmurlar,
Düşmeyecek saçlarına…
SEVDA zevk için değirdir yarim
SEVDA, kalp yarasının demi, sargısı...
Zamanda sürmezsen yareye ilaç
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!