Hani altında oturduğumuz,
Sokak lambası var ya,
Geçerken yanından,
Ağlıyordu hıçkırarak.
Sen gittin uzaklara,
Altında oturmuyoruz ya,
Uçurtmalarımı,
Özgürlüğe salardım,
Küçük bir çocukken.
Düşler ülkesine uçsun,
Düşlerimi bulsun diye,
Her akşam,
Ey gece,
Ben mi sana benziyorum,
Sen mi bana benziyorsun,
Kapkara bir halde,
Karanlıklar prensi gibisin,
Ne bir yıldız görünür,
Bir sabah,
Daha horozlar ötmeden,
Bir türkü sesi,
Uyandırdı beni,
Kalktım gittim pencereye,
Gün ışığı bahçeyi,
Ya oldur artık,
Ya da öldür beni,
Ya' yarim' bana gönder,
Pervaneye döndür beni.
Dilersen Mevlanaya mürit et,
Dönemezsem aşk ile eğer,
Resmin hala duvarda,
Beline sarılıp,
Dudaklarını öptüğüm zaman,
Attığın kahkahalar,
Hala çınlıyor odamda.
Her gece resmine bakıp,
Ölmek mi zor; yaşamak mı?
İnsan silueti halinde ama
Yoksa yok olmak mı?
Doğanın derinliğinde
Ama alabildiğince özgür.
Düşlerime,
Öyle uzaksın ki,
Bu gece düşlerimde,
Aradım seni,
Bulamadım yine.
Her yana baktım,
OKKALI,ÇİFT ŞEREFELİ,ŞEKERLİ,SOĞUK TÜRK KAHVESİ
2.dünya savaşı sona ermiş,Avrupa yeniden şekillenmektedir.Bir tarafta ABD ve müttefikleri,diğer yanda Sovyetler Avrupayı parsellemektedirler.Osmanlı imparatorluğunun çökmesinden sonra,Atatürk tarafından temelleri atılan Türkiye cumhuriyeti,dünya savaşının sıkıntılarını üzerinden atmaya çalışmaktadır.Bu dönemde çok partili demokrasiye geçen Türkiye’nin,terk ettiği topraklardaki Türk soydaşları,yabancı ülkelerin dinsel,ekonomik ve siyasal baskılarından kaçmakta,göç ederek Ana yurtlarına gelmeye çalışmaktadırlar.
Üç dört kuşaktır akrabaları ana yurda göçmekte olan Hüseyin ağanında artık ana yurda göç etmek vakti gelmiş,Komünist blok’a dahil olan Bulgaristan’dan Ana yurda doğru hareket etmiştir.Köyünde tüm kardeşleri ve akrabaları komünist sistemin izin verdiği birkaç yorgan ve giysisini bohçaladığı gibi pasaportlarını alıp 1950 yılının güz aylarında yola koyulmuşlardır.
Yıllar öncesinden anayurda göç eden akrabalarını bulacaklar,onların yanına yerleşerek yeni bir yaşama başlamayı düşlemektedir.Hüseyin Ağanın 30 lu yıllarda bir ablası,40 lı yıllarda en büyük ağabeyi ana yurda göçmüştür.Şimdi umutla küçük ağabeyi ile birlikte bir çocuğunu da katırının üstüne koyup sınıra doğru yol almaktadır.Ne var ki onu uğurlayanların,Hüseyin ağanın ana yurda ulaşabileceğine inançları yoktur.Çünkü Hüseyin ağa çok hasta durumdadır.
Yalnız üst baş ve birkaç küçük eşyayla birlikte Edirne’den ana yurda girmiş ve gümrükte küçük ağabeyi de ondan önce geçtiği için hangi soyadını aldığını bilmemekte,ancak gelen haberlerden kulağında kaldığı kadarı ile büyük ağabeyi Cafer’in Yılmaz soyadını isteyecektir.
Gümrükten geçerken kendilerini Konya taraflarında iskan edileceği ve kendilerine toprak verileceği söylenmiş, ancak karısı Şevkiye,hasta kocasıyla yapayalnız bir şekilde o kadar uzaklara gidemeyeceklerini düşündüğü için iskan edilmeyi kabul etmezler ve doğruca İzmit iline doğru yola koyulurlar.Kendilerine verilen yiyeceklerle birlikte iki gün içinde İzmit’e varırlar ve ağabeyleri Cafer ‘in yanına,İzmit’in Yuvacık köyüne doğru yol alırlar.
Yaşarken hep,
Canım acıdı.
Hep bir kavganın,
İnsanı olmak zorundaydım,
Ülkem için kavga,
Yaşamım için kavga,
Genel olarak yorucu olmayan, akıcı bir üslup.... Bununla birlikte yazım kurallarına itina gösterilmesi gerekmekte.
Sevgili Dostum Haydi Kadınlar Adlı Şiirinizde,
Sizi Ezilen Erkekler Dünyasına Bu Kadar İhanet Etmeye Sevkeden Sebep Ne Merak Ediyorum? Yaptığınız Fiil, Erkeklik Kanunun 23. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, Erkeklere Başkaldırı olup, silahla ve zorla anayasal düzeni bozmaya teşvik olup müeyyides ...
Gün ışığına çıkmış şiirlerine ışıklı okuyucular dilerim. :)) bahtları açık şansları bol olsun.