Gün akşam olur...
Yanar fenerleri ateş böceklerinin...
Simsiyah, pervasız bir bulut,
ansızın sarar dünyayı!
Ay soluktur gökyüzünde,
Yıldızlar sönük, fersiz...
Ne isterdim bilir misin
Bir balıkçı motoruna atlayıp birlikte
Uzak ıssız bir adaya gitmek
Henüz ayak basmamış yerlerde gezmek
Daha gün değmemiş sularda yüzmek
Ve bütün gücümle dağa taşa
Canım!
Günler geceler boyu,seni aradım
Yaban ellerin her köşesine,adını yazdım
Gördüğüm bütün kuşlara,seni anlattım
Gidin dedim
Canım kuşlar,güzel kuşlar
Gülmenin yasak olduğu bir şehre giriyorum...
Bir adım arkamdan geliyor ölüm! ..
Ansızın,
Tehlikeli silahlar gibi dönüyor üstüme bakışlar...
İşaret parmaklarını uzatarak bana doğru,
İşte bu! diyor insanlar...
Sensizliğe alışmaya çalışırken
İçimdeki aşk ateşi küllenmişken
Kendimce yeni ümitler bulmuşken
Nasıl oldu birdenbire
Buz mavisi gözlerinle
Karşıma çıktın yeniden
Benim kapıma da gel ne olur
Zil bozukmuş, varsın olsun
Vur tokmağın gözüne
Posta! diye bağır ne olur
Malın var mülkün var
Paran pulun herşeyin var
İstanbul hep senin olsa
Yüreğin yok neye yarar
Gün be gün daralan bir çembere inat
Yağmur bulutlarını alıp, yerlerine
Gülüşünü koyuyorum ellerimle...
Bir de güneş yapıyorum üstüne gül yapraklarından;
Hazırım!
Bayılıyorum şu simite
Hele bir de sıcak ve tazeyse
Canıma minnet -çay ver kahveci-
Ziyafet çekiyorum kendime
Gidişin vurdu geçti beni
Ben ki seni, çıldırasıya
Uğruna sigarayı bırakacak kadar
Seviyorken
Sen de gittin ya
Gerisi boş, gerisi hikaye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!