Ben aşkı mum kokulu sayfalara değil
Deniz gibi engin derleyicilere yazdım
Bu bir açık hava sineması hiç değil
Derinlerde bir yerde gömülü yazılım
Ahı var bende beyhude geçen yılların
Siyah beyaz acıları derledim içimde
Kadıköy'de bir pazar, rüzgâr keser soluğu
İskeleye yanaşır Eminönü vapuru
Halatlar bağlanıyor, ölümüne boğucu
Köprüler kuruluyor, bekler umut yolcusu
Alt tarafa oturdum, ayaklarım demirde
Ben o maden işçisi
Hani yerin dibine giren
Kafasında feneri
Toprağa ışık saçıp
Sarı çizme giyen
Dünyaya gelirken korkar masumca
Gözlerden yaşlar boşalır usulca
Anaya tutunur yumuk elleri sıkıca
Melekler toplanır sesini duyunca
Sonra dili çözülür susmaz bir daha
Günlerdir bendesin yitik aklımda
Beynimde yer ettin, tutsak zindanda
Parlıyor gözlerin, ala şafakta
Nöbetçi kalemim, bekler başında
Kabul edemedim çekip gitmeni
Ne garip Yalova Kaymakamı
Aldırmaz kimse takmaz makamı
Niye bilmeden garip adamı
Önüne gelen vurur sopayı
Senin sayende anlar gibiyim
Söyle ey sevdiğim şimdi neredesin
Yakından geliyor kulağımda sesin
Penceremde açan güneş misin?
Gözlerim gülüyor sanki geleceksin
Ilık meltem gibi nefesin yüzümde
Yitip giden her günümdür seni sevmek
Ne tuhaf şeydir gelmeyeceğini bilmek
Karanlık şafakta uyanmaktır seni sevmek
Sanki sırtımda güneşten kor bir gömlek
Sevgiye olan açlığımdır seni sevmek
Sisler kaplamış dumanlı başı
Bozkırların ulu hükümdarı
Eğilmiş şehrin taşı toprağı
Selamlar seni Erciyes Dağı
Kar beyaz olmuş keskin sırtların
Selam sana sevgili günlüğüm
En güvenilir dostsun gördüğüm
Bugün bizim için bir kördüğüm
Elveda sana en son sözcüğüm
Her düşüncemi sana söyledim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!