Hızlı ve ama kararlıca,
gürültüsüz
karıştırmaya çalıştığın şu çay
bile anlatıyor,
Güven Park'ın oralardaki,
çarçabuk çevresinden geçen insanlarla dolu olan
i will never tell my sins
in a dose box,
like that red english telephone cell of church on the streets
cos i use that unit
for my love time travels:
if so, this is my violated confessions onli.
Martı sesleriyle kuçük kuş sesi arasında ses çıkartıyorlar.
Biri Van Gölü uzağındaki van ili sınırları içerisinde,
Yaşıyor diğeri ise Ankara Atatürk Orman Çiftliğinde,
Ama bazen, kanepede, evlerde uyumayı da özlüyor.
Bu, kırma bir kedi; gözleri muhteviyatlı renkli.
Diğeri daha asi görünür, Van’daki ve temiz denir.
ah, siz yıldızlar..
ve sen, Ay!
ner'desin bu gece?
neredesiniz bu gece?
ama dur, heceler dökülüveriyor
yavaşça,
I.
İlk hristiyan kral Constant: rant peşinde, bilir miydi,
Arthwyr’ın büyükbabası; kötülerin baş tacı Mab’ın
Yetiştireceğini Myrddin’i,
Adalet temsil etsin diye, büyüteceğini Arthwyr’i:
dolanmış birbirine bu ipler
kedi onla oynar
bir yöne kaçar
yumak-oyuncak
atlar, takip eder
Bilekleri çek sürüngen,
Kan pıhtısı orda.
Eskiden olduğu aldatmasın,
Korktuğun andır şu an.
Altında Ay’ın, geceye karanlık çökmüştü
‘Zifiri siyah olmayan bir kirli kahverengi’ nin
Suları kıyısında, daha açıkça renkli,
Tepeler ve kir denizinden daha koyu ağaçlar
Yükseliyordu, barındırdığı canlılığı yutmaya nazır.
Bir silüet belirmişti tam da bu sırada:
A.
_ Yüzeye çıkıp güneş görmeye ihtiyacı vardı artık, zamanlar önce delik açarak buzun içinden sulara atlayan sinirli tabiatlı fok balığının baharda. (Mevsimler demek böyle geçiyor; güneş ve su, su ve güneş.)
_ (Dünya çadırı burası olmalı. Bezi aralayıp dışarı bakıyorum. Kesif ışın, yakın çevremdeki sıkı bukarörtüsü yüzeyinden gözbebeklerime doluşuyor. Büyüyor ve küçülüyor olmalı şimdi, o gözbebeklerine nüfuz etmiş yarıklar vardır ya, onlar. Çıkıyorum dışarı. Az uzak bir merhalede; burası, tabiatı gibi bembeyaz bir kutup ayısı görüyorum.) Kutup ayısı insan yavrusu yürüyüşü’nde; emeklerken, yeğincesine yoğun kar’ın üzerinde.
_ Buraların yerlisi, önce koklayan sonra da ne zaman harekete geçeceğini bilen, profesyonel bir fok avcısı yaklaşmış bir zaman önce, avlanmak üzre. Evine ekmek götürmek kavgasında olmalıdır, ve çocuklarına ve eşine. Ama fok ona saldırmış, ve öldürmüş her nasılsa. Duyunca hayli şaşırtmıştı hikayesi. Kaç zaman sonra bulmuşlar fokun açtığı delikten düşen cesedini, taşlaşmış bir halde çıkartılan onun ocesedini.
_ Yorulmayı aklından silmiş tilkiler şahit olurdu çadıra demin balık tutma dönüşü giren bazı adamların o çadırdan geri çıkışına: Kurutmaya çalışacaklar, tuttukları balıkları –çürümemesi için, aslında mideye indirmek için.
_ Yemeğini anne ve yavru ayıyla paylaşmayı pek istemeyen, şudeminki erkek kutup ayısı silkiniyor kutup güneşinin olanca görkemli parıldayan ışınları altınca: Yerden seken ışınlar her yeri aydınlatıyor. Bencil, erkek ayı; bir yandan da, nasılsa, gururlu, vakur bir pozda.




-
Nilgün Budak
-
Aynur Özbek
Tüm Yorumlaryeni tanımaya başladığım bi kimlik.. şiir başlıklarını ilginç buluyorum. konular da öyle.. edebi yorum yapmak istemiycem bi şair gibi geldi şimdilik bana. çünki edebi olmak amacıyla yazmıyor sanki.. derdi içini dökmek, derdi bilgileri ve ideallerini paylaşmak gibi geldi.. eh.. şimdilik bu kadar.. se ...
KARMAŞANIN ŞAİRİNE;
Yaşam pek çok farklı gibi görünen alanıyla bile birbiriyle ilintilidir. Senin pek çok farklı ürününde (şiir ve deneme yazılarında) bu bakışı kavrayabilen bir yerden ele aldığın, konuları böylesi bir mercekten bakarak gözden geçirdiğin, olguları birbirine katıp sonra yenid ...