Yok olmuyor işte,
Bu kaçıncı kağıt yırtışım.
Niye anlatamıyorum seni
Yoksa ben mi beceriksizim?
Başım ağrıdı, beynim zonkluyor.
Parmaklarımı hissedemiyorum artık.
Aşkın tarifini yapacak var mı içinizde?
Herkes bir şeyler söylüyor.
Ben işin içinden çıkamadım.
Ben aşık mıyım acaba?
Ben cahilim, okuyamadım,
Otururdum, yürürdüm, konuşurdum,
Yemekte yerdim, bir de su içerdim,
Şimdi sıradan gelen şeyler lüks bana,
Yapılamayan değer kazanıyormuş meğer.
Geceler ne kadar uzunmuş meğer,
Sen başka bahçenin gülüsün.
Sana gülüm diyemem,
Sana dokunamam,
Seni koklayamam.
Gül-dün;
Ağlayamıyorum, duygularım isyanda,
Atıyorlar çıkardıkları tepeden beni,
Sürükleyerek uçurumlara.
Batırıyorlar denizin derinliklerine.
Kurtulmak için bir çabam bile yok.
Çünkü birbirinizi yediğiniz dünyanın
Dinginim artık,
Durgun sular gibi.
Sözüm var kendime,
Son bulacak artık bunalımlar.
Dert, tasa mı?
Bu gün dünyaya açtığımda gözümü,
Geçte olsa, fark ettim bir gerçeği,
Bedel ödemeden, işgalim için,
Özür dilerim dünyadan.
Havasından, suyundan faydalandım.
Anlamsız gelirdi dünya,
Sen kapımı çalmadan.
Sana açtım kapımı,
Gönlümle birlikte.
Gözlerim niye durur,
Göz deyip geçmemeli insan.
Biz değiliz,
Gözdür gören dünyayı.
Göz vücut denilen, sarayın
Dışa açılan penceresi.
İşte hayat dün başlamıştı,
Bugün, yarının öncesi,
Belki son gün öncesi.
Kim bilir?
Belki var ama bu günün yatışı,
Fakat garanti mi yarının kalkışı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!