Değerli dostlarım göç vakti geldi,
Tasımı/tarağımı toplayıp gidiyorum.
Güneş ki, guruba doğru yöneldi,
Hepinizi, “Allah’a emânet ediyorum.
Ahmet Süreyya Durna
Hayatımda çamur atmadım asla!
Yaşadığım toplumun bir ferdine
Zâlimlere alkış tutmadım asla!
Ortak oldum mazlumların derdine
Özümden yanmakta kusur etmedim
***
Dâhilde Trabzon’a, Tonya’ya selâm olsun.
Mudanya’ya, Kulu’ya, Konya’ya selâm olsun.
Hariçte Hanya’ya, Kenya’ya, İspanya’ya;
Hasılı topyekûn dünyaya, selâm olsun.
1973 Adıyaman
Hergün cıvıtılmış siyasetten ve sosyal kepâzelikten midesi bulanan okurlarımıza mübarek Ramazanı da göz önünde bulundurarak, değişik bir yazı yazalım istedik. İşte size, usturuplu bir hikâye: Beğenmeyenler, gazetenin bu köşesini kör bir makasla kesip (!) bize yollayabilirler. Fakat, umarım beğeneceklerdir.
Efendim, bizim köyde; Kara Hacı namında cihet-i meşhur bir adam vardı. Çevrede ne kadar hayta (başıboş) takımı varsa, hepsinin hâmisiydi.
“Râviyan-ı ahbar venâkilan-ı âsar” diye söze başlanılan eski çağlarda, korkunç devleri gülerken görenler; onun gülmesini hayra alâmet saymayıp, öfkesinin şiddetine bağlarlarmış.
Harman yeri dişlediği bellidir her hâliyle
Kötü fikir düşlediği bellidir her hâliyle
Şöyle dikkatli bakınca o meş’um suratına;
Ne şenaat işlediği, bellidir her hâliyle
2003
Karakışta kar kapıyı tutanda;
Kurtlar ulur,ben kahrımdan ölürüm.
Yalnızlık odama demir atanda,
Mahzun olur,ben kahrımdan ölürüm.
Kent yaşamında kar kapıyı tutmaz elbette. Ancak,bahçelerdeki ağaçlar beyazlara bürünerek,ayazda don tutar ve bir de saçaklar buz tutar. O halde ben; uç köylerde,
O, benim nezdimde adam değildir
Dokunmuyor ise, suya-sabuna
Her kim ki “Hak söz”den, âzade-dildir
Ömür billah özüm doğrulmaz, ona!
1971 Konya-Cezaevi
Ne hikmettir bizim Keyfo ağanın,
İti ile atı yer değiştirdi.
Dengesi bozuldu tümden doğanın,
Doğu ile batı yer değiştirdi.
***
Zaman; tuhaf, kalleş, esrik bir zaman,
Sosyal münâsebetler mantalitesinde; dost olmak ve dost kalmak kadar,güzel bir şevk yoktur sanırım.
Kimi dostluklar vardır; buz üstüne yazı yazmak gibidir,gelip/geçicidir.
Kimi dostluklar vardır; menfaate dayalı,çürük tespih ipliğine benzer ve hafif bir zorlamada kopar kendiliğinden.
Kimi dostluklar vardır; hasbîdir,”Allah içindir” kadimdir,kalıcıdır. Öyle çabuk parlayan, çabuk sönen cinsten değildir. Tasada ve kıvançta,düşmede ve kalkmada,varlıkta ve yoklukta kısaca; iyi ve kötü günde birlik olmayı,birlikte ağlamayı ve birlikte gülmeyi gerektiren dostluklar! .
Gâliba bunlar biraz günümüzün ötesinde ve eskilerde kaldı.Bir bakıyorsun,iki kişi arasında sarsılmaz gözüken çelik gibi dostluklar; sudan bahanelerle yerini küslüğe,gevşekliğe ve karşılıklı unutmaya/unutulmaya bırakmıştır.
Hani o baba/dedelerimizin zamanındaki dostluklar! . “Kardeş” gibi desem,kardeşlik ne ki! . Bir asker arkadaşlığı,bir gurbet arkadaşlığı ve bir yol arkadaşlığı; ölünceye kadar hükmünü, hatırını sürdüren,can bağına dayalı hasletler içeriyordu.Sadeydi,samimiydi,marazsızdı.
Bir şehir dövülüyordu,
Ölüm kusan silahlarla,günlerce! .
Şerefli/şanlı bir şehir,
Tarihi kanlı bir şehir;
İnsanlar öldürülüyordu,binlerce! .
***
Ahmet Süreyya Durna.
Bakilacak degil okunacak bir sairdir..
O Ki antolojinin (coklari farkinda olmasa bile) kalitesidir,
Gözlerim islanir siirlerinde
Anadolumun, yüregimin sesidir..