Şairlere mahsustur mecazi yalnızlıklar
Kalemi kürek bilip kâğıda bir dalarsın
Hayat bulur noktada, virgülde yakamozlar
Gözünü burda kapar, Çin Seddi’nde açarsın.
Niçin her sabah gözlerin yaşlı?
Niye gözleyip duruyorsun uzakları?
Senin yerine dolaşan ben değil miyim,
Başıboş sokakları.
Ellerin niçin titriyor?
Her akşam
Hayallerime girersin
Ellerim ellerini sarar
Baharla birlikte o an
Kokunu getirir rüzgâr
Bozulmadı goncalar, gözlerinin esiri,
Sen rengi çiziyorsun, ben hüzünler şairi.
Hep hatırlamışımdır
Yürüyüşe çıktığım eski sokakları
Parklarda rüzgârları
ve düşünmüşümdür
Çok zengin olurdum herhalde
Duygularımı besteleyebilseydim
Tanyerine gecenin son çığlığı vurmakta
Kanadına çiğ düşmüş yoksul bir kelebeğin
Şehir uyanmış, bende bir dünya uyumakta
Sanki hiç göz kırpmamış kalbim sabaha değin.
Yol boyunca insanlar gördüm
Ne sevgiden bahseden
Ne mutlulukları okunan gözlerinden
Kimi kederli, kimi hasta
Yaşlı gözleri,
Ben de ağlıyorum onlarla
Ayrılık kokusunun gözlerinde işi ne?
Niçin ayrılıyoruz, soruyorum şimdi ben.
Adımların sıklaştı, bakıyorum peşine,
Daha da ağlamaklı oluyorum, şimdi ben.
Daha mı baskın geldi sevgine sahte gurur,
Tüm borcumu ödesem, görse namaz halısı,
Yatsıyı kılıp, bir gün, ölsem gece yarısı.
Senin bu daracık ev, şimdi sadece senin.
Dünyada su almışsa, ahrette batar gemin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!