ağaçlar yeşile bürünse
ben
sen uyandın sanıyorum
giyiniyorsun
bir yerlere gideceğiz umuyorum
yanılıyorum...
bodrum'dan bir kum getirdim sana
dalgaların yalayıp yağmaladığı
bir kayanın yıllarını
herodot kokan
küskün rüzgar yüklü
Temmuz'un ilk haftası mıydı neydi işte öyle bir şeydi
Yılların en vefasız çayını içtim
Zehir gibi bir şeydi
Su yılanlarının oynaştığı deniz kaçkını bir yerdi
Kısa keselim o kolayı seçti
Tasasızdı gitti
şair dediğin
senin zehirsel düşlerini
aksi gecelerin sabahını
ben yaptımsa doğru dediğin yanlışları
sevmeden sevdalanışlarını
ölmeden ölüşlerini
Çok düşündü
Şiir mi yoksa şarkı sözü mü
Nasıl olsa pek okuyanı olmaz diye
Şiir yazdı
atarım ormanı çölün içine
cayır cayır yansın diye değil
sevdamı saklasın diye
kum taneleri...
bir devenin yürüyüşünde müzik
Bu gülüşlerim sana değil güzelim
Ben sana borcumu gözyaşlarımla ödedim...
kalaksalas bir meyhaneydi gözlerin
şarap bir yanda
dudakların kıvrımında göçer bir duman dolaşırdı
diğer yanda
sen yok gibiydin
ortalıkta dolaşanlar vardı
yolunda yol oldu gözlerim
toz toprak
bir adım atsan ne olur
saçların sevdadan bu kadar mı uzak
dün yine yirmidört saat düşledim seni
ne zaman elimi atsam kafiyeye
gözlerinin yalanları geliyor aklıma
sahte gülüşlü kavurucu dudakların
yüzkarası bir çukur olan gamzelerin
düşüyor dizelere
şairin şiir sayfasına ilk defa girip birkaç şiirini okuyunca gördüm ki karşımda Türkçeyi başarılı kullanan, kısa ve özlü anlatımıyla şok tesirli temalar bulan orijinal şiirler var.. takip etmeye karar verdim kendisini.. başarılarının devamını temenni ediyorum..