Sana giden yollar kumla doludur…
“Misafirlerin bassın” diye yarışır taneleri.
Misafirlerin ki; ak, pak… Gün ışığı renginde...
Sana bir kere varmak, hayallerinin sonudur.
O ümitle şenlenir, fakir kalp haneleri.
Kalpleri ki, onların, senin sevgin renginde…
Sana ettiğim isyan, hep muhabbet derdinden...
Gerçi artık gerek yok... Tozlandı üzerleri...
Sana anlatamadım! Tutuldu dilim, neden?
Şimdi cür’etliyim, lakin hortlatır kederleri...
Sen beni şair ettin... Mısra nedir bilmezdim!
Hep aynı hikâye bu, hep aynı tatlı masal,
İnce, narin ve hassas, bir o kadar duygusal...
'Acısı bol', derdi çok bir kahramanın öyküsü,
Sek içilmeyen gerçeklere biraz yalan örtüsü...
Ey kalbim, söyle bana, söyle ne istediğin?
Neden böyle kırılgan, hüzünlü bir halin var?
Ne derdin olabilir, benim bilemediğim?
Yoksa ruhumdan başka sahiplerin de mi var?
Ne çok sırlar var sende, ne çoktur senin rengin!
Ey rahle-i tedrisinde bana “aşk”ı öğreten!
Mademki, niyetin gitmek; bana neden öğrettin?
Ey bir tek “kör” umut ile bin bir sene sevilen!
Mademki, bilmeyecektin; neden sırrıma değdin?
Ey kırk kere yazdırır da, bir kez okumaz yar!
Artık adın bile canımı sıkmaya başladı…
Fikrim en sonunda seni suçladı.
Bilmiyorsun!
Bu kadarını ben bile ummazdım.
İnanmazsın, bugün tüm resimlerimizi yaktım.
Pardon, onlar senin değil, benim resmimdi.
Ey ümit, tut elimden... Yoksa mahvolacağım...
Keder, keder, değil kader.. Allah’ım, çıldıracağım!
Nasıl sabah olacak? Nasıl gün ağaracak?
Geceden çalabildiğim bir an telaşındayım...
Duman duman dalalet, perde perde gaflet.
Gözlerinin sadeliğinde...
Gözlerinin sadeliğinde bu aşkın sırrı...
Gözlerinin sadeliğinde saklı güzellikler.
Ne bir ceylanın, ne bir anka kuşunun bakışı.
Gözlerinin sadeliği beni böyle etkiler...
Bilmiyorum, ne olacak benim bu halim.
Bilmiyorum, ne olacak, bende bu keder?
Sanmıyorum, benim sonum, ne sağ ne salim.
Sanmıyorum. Benim sonum, seninkinden beter...
Ufkumla uyuşmuyor, imkânsızmış hayalim.
İmkânsızı istemek, seni sevmekten güzel!
Sükûtumla sarsılır duvarların…
Unutma, o duvarların arkasında ben varım.
Yakacaktır pişmanlığın ki, pençe-i kahrım!
Unutma, her acının arkasında ben varım.
Sükûtumla sarsılır duvarların…
Sessizliğin arkasında, inan, ben varım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!