Meshur ve musahhar.
Kesikler var yüzümde,
Delinmiş sol tarafımdan,
Kağıttan ipekler ve sen.
Kambur yollar çilekeş,
Kalbim ipekten kumaş.
Tutandın sen,
Tutarsın sen,
Sanmıştım meğer...
Giryan deryasında kadırga,
Anlarsın,
Yiyip de doymayınca anlarsın.
Bakıp da görmeyince anlarsın.
Renkler siyah beyaz,
Çiçekler kokusuz,
Nefes işkence,
Beyhûde eder akşamı zevk-i sefa,
Ne hazineler yatar bu garnizonun altında.
Cellat baltayı boynuma koyduğu anda,
Sanki sana bile yabancıyım bu bataklıkta.
Artık fecre baktığım yüzüm,
Ölüler tarlasında her akşam ekip biçerken
Geçmiş yaşam filizleri anlatır beni
Yolculuğun bel koparan sancısında
Kanadı kırık bir kuş sarar yaralarımı
Bakarsın sabahın erken saatlerinde
Göç divanıyla toplanan insanlar
I-GÜL, KAR VE YALAN
Beyaz bir kar tanesi siyah gibi yaman.
Lambalar yanar akşam akşam.
Ah içimde ateş cayır cayır yanan.
Siyah bir gül ak gibi yalan.
I-KARANFİL VE GÜLCE
Kalbimdeki Karanfile bir kuş konmuştu.
Kalbi sarardı ve senin aşkınla karardı.
Bekledim, uzak ülkeden bir ufak muştu.
Ulağın biri geldi, ağlayarak mektup verdi.
Zalim bir cellat onu, Karanfili sormuştu.
İçimdeki nefretin insanlığa yansımasıdır,
Bu çaresizlik içinde kıvranan mısralar.
Vermedim dizelerime şefkatin rengini.
Her geçen gün biraz daha ölürken,
Anladım asi ruhumun derinliklerini.
Ve manaya saldıran,
Ben Ahmet Eren Erdoğmuş
Ama insanlar Ekâbir'e layık gördüler
Şairim
En azından öyle sanarım
Beni şair yapanlarla aynı sofrayı paylaşır
Her geçen gün yeni bir hikayeye başlarım
Artık tüm pişmanlıklar anlamsız.
Özürler nafile.
Kelimelerin kifayetsiz olduğu,
Uçurumun başı.
Bu savaşın haklı ya da haksızı yok.
Bütün kavramların boşa çıktığı okyanus.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!