'çağıldar, hep bir ağızdan
bütün boşluklar, göğün yırtıldığı o serzenişten
aşağı
beni yıkayan bu yağmur,
bulutların senle gezdiği gökten mi geliyor....?
Daha,
On dokuzunda,
Sevmiş miydim yoksa,
Yaşımdan küçük sevdayı…
…
Gencecik,
Zan altında,
Zan altında,
Zan altında,
Kabul et, ne kadar savaştıysak içimizde,
Bütün kılıçları hicranın,
Pas mı pas zan altında…
Boş, istimbotlar
Deniz
Uçan martıların göğü boş.
Ekmek yarışında martı sesleri
ve kanatlarını kucaklayan koskoca mavi boş.
Çocuklar
Çoklukla
Çocuktular göğün yokuşunda.
Bir taşı fırlatmanın gücünden
Dönüyordu, bağırlarına çektiği elleri
Siyahı sevmedi,
Beyazı giymedi,
Kırmızıyı dokumadı bir kış günü,
Yeşil, bir ağaç dalında dayanmadı penceresine,
Toprak, gökyüzünü boyayınca rengine,
Yağmur kokusunu duymadı hiç,
Şüphelerim sel oldu,
Tedirgin akan yağmurdan sonra bulut doldurdum,
Ceplerim taştı,
Acımanın aç vaktinde yetimlik yolcular saydım,
Gözyaşım mezar küreği, mirasım sıfır dünya huzuru,
Beyanlarım kustu,
Küfür ecridir musallat taşları,
Hafi içtinaptır,
Yürek saklambacında ceremesi...
...
Dikilir ansızın anlara,
Hayat gibi durmaz mesafesinde telaş,
'ne der insan, ne der insan, ne der!
o ne der, bu ne der, şu ne der;
hep ne der diye başkalarını düşünmek miydi,
bunca ben ne derim-leri yüzü koyun bırakmalarımız...'
Tarih ‘ayraç’larında kudurmuşuz,
Gün gün,
Gölgeliklerinde ‘parantez’ler taşıyoruz,
Sonrasına ayrılık yazdığımız aşka, sevgiye,
Yüklendiğimiz ‘üç nokta’lar mı bizi yoran…
…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!