Ahmet Ağdere Şiirleri - Şair Ahmet Ağdere

0

TAKİPÇİ

21 Temmuz 1984, Giresun Bulancak doğumlu. İlköğretim ve liseyi aynı vilayette tamamladıktan sonra, yüksek öğrenim için İstanbul'da bulunmakta...

Ahmet Ağdere

Yaşamak varken her soluk ve adımda,
Yaratılan sıfatıyla, yaratanın adıyla;
Boşuna çabalar ve nefeslerdeyiz,
Bir nevi en büyük gafletteyiz...

Bilmem selam kime, nasılsın niçin?

Devamını Oku
Ahmet Ağdere

The meaning of life is hidden in your looks
Neither speech nor writing explain my pain
While you're standing in front of me for hours
My love won't decrease even if the spring of life withered

Devamını Oku
Ahmet Ağdere

Hey saçıma düşen ilk ak
Sana açtım beyaz bayrak
Zincir vurdum deli gönle
Durdum bin kötülükten ırak

Devamını Oku
Ahmet Ağdere

Buğulanmış gözler, bulunmaz senden başka sileni gülüm...
Ayrılığa kin kusar da, sevginden zerre kaçırmaz gönlüm.
''Dönüş ne zaman? '' diye sorarım her batan güneşe; zülum!
Eziyettir her bir günüm, çağırışımdır sana her günüm...

Devamını Oku
Ahmet Ağdere

Etrafta hırsızlar kol kola gezerken,
Onun bunun pazarlığını yaparken,
Sırası mı “hırsız! ” diye bağırmanın;
Alemin derdi, seni mi gerdi şimdi!

Bırak artık kessin kesen kesileni,

Devamını Oku
Ahmet Ağdere

Tilki av olmuş, girmiş ormana,
Ukalaca dolaşmış uzun uzadıya.
Bakmış aslan olacak gibi değil;
Avlamış tilkiyi aydınlık anında! ..

''Aslan kral! '' demişler yıllarca;

Devamını Oku
Ahmet Ağdere

Aşkla başladı her şey,
Adem geldi evvelden,
Aşıklar gitti de ey,
Ad düşmedi hilalden.

Bihaber saklar gönül,

Devamını Oku
Ahmet Ağdere

Yeni bir ajanda yakılıyor bugün,
Ve yeni bir ajanda açılıyor.
Ömürden bir sene gidiyor süzgün,
Ve ömre bir sene daha süzülüyor.

Kim bilir, kimler girip de çıkacak,

Devamını Oku
Ahmet Ağdere

Sıcak bir yaz akşamı, henüz yeni işten eve dönmüştüm. Evet, yanlış duymadınız… Sıradan, evli barklı insanlar gibi ben de hayatımı evden işe, işten eve geçirir olmuştum. Halbuki üniversite ve önceki hayatımı bilenler bilir, gezmeyi, tozmayı ve ortamlara akmayı ne çok severdim. Ama yaşadığım şehrin bu başıboş, can sıkıcı ve bunaltıcı özellikleri beni bir çeşit ev hapsine mahkum etmişti.

Dış kapıyı açtığımda, yoğun ve bir o kadar tiksindirici bir sigara kokusu merdiven boşluğunu sardı. Evim giriş katında bulunduğundan, havalandırmak için pencereleri açık bırakma gibi lüksüm bulunmamaktaydı. Adımımı içeri attığımda da evin karmaşık hali beni karşıladı. Çoraplar, gömlekler, pantolonlar, tükenmiş cips, kola ve çikolata paketleri ve yerlerde dolaşan yastıklar müstehzi müstehzi gözlerimin içine bakıp, “hoş geldin reis” diyorlardı. Galiba artık bir kadın elinin evime gerek olduğunu düşünürken, birden titredim ve kendime geldim. Hemen pencereleri açtım, odaya güzel kokması için lavanta kokulu spreyi sıktım ve sonra da kendimi ön tarafa bakan balkona attım. Hayatının baharında, ve henüz kendini mutlu edecek bir aşkla tanıştıracak o muhteşem varlıkla karşılaşmamış biri olarak evlilik düşüncesini kafamın içinden gökyüzüne doğru salıverdim…

Balkona çıktığımda, hava yeni yeni kararıyordu ve insanlar koltuk altında ekmekler ve ellerinde evinin eksikleri ile evlerine dönüyordu. Ve aynı zamanda o gün şehrin Pazar günüydü ve pazarcılar da çadırlarını söküp, arta kalan eşyalarını kutulara ve bavullara geri koyuyordu. Onlardan bavullarını toplamış ve omuzlamış iki İngiliz (AB’ye girdiğimizden beri bizimkiler için ora, onlar için bura bir geçim kaynağı olmuştu) , evimin karşısında bulunan parka doğru yaklaştıklarında günün yorgunluğunu atmak için bir bankın üstüne tünediler.

Devamını Oku
Ahmet Ağdere

Şıp! ...
Şıp! ...
Şıp! ...
Damlıyor gözbebeklerimden kanlar şimdi
Belki, beni sevdiğini düşünerek
Belki de, sevdiğimi düşünerek...

Devamını Oku