Bir ben vardı senden önce
Sensiz, sessiz ve sedasız
Bir ben vardı senden önce
Dertsiz, tasasız ve gamsız
Bu kaçıncı intihar girişimim,
Uzak diyarlara sevgiyle adadığım,
Yüreğimi altın tepside sunuşum.
Bu kaçıncı hayallerde boğuluşum,
Tablet tablet anıları yutuşum.
Hüzünlerle dolu altı patları,
Toz duman çöllerdeyim
Kahpe fırtınaların hakim olduğu
Sol yanım vurgun yemiş felçli
Ağır aksak yürüyorum
İlerliyorum akbabaların gölgesinde
Ne binalar geçtim yıkılmaya mahkum
Biliyorsun..;
Ben seninle neşeleniyorum...
Sen üzülünce ben dağıtırım kendimi...
Sen ne kadar neşeli olursan;
Yine her günkü gibi geç kalmıştı; her zaman buluşup kız kulesini izlediğimiz,hayaller kurup ümitler ektiğimiz,bahçemiz dediğimiz parktaki yaşlı çınarın altında yine bekletmişti ve benim elimde değildi beklemek zorundaydım, zaten yıllardır beklemiyor muydum, birkaç ömür daha beklesem ne kaybederim ki zamandan başka, o da bol zaten…
Sonunda hep geliyordu ama,her gün geldiği taraftan,her zamanki gibi saçları rüzgarda dalgalanıyor, gözleri kirpikleri arasında denizi kıskandırırcasına neşeyle bakıyordu,her defasında olduğu gibi yüreğim ritmini bozup onun ayak seslerine vokal oluyor,göğüs kafesini kırıp fırlamak istercesine azimle çarpıyor hapsolduğu duvarlara, Biliyordum aslında aklımın bana oyun oynadığını, o değildi gelen ben hayal gördüğümü biliyordum, ama silkinip kafamdan atmak gelmiyordu içimden, çünkü hayali bile yetiyordu beni yakmaya,ihanet dolu dünyaya tahammül gücü veriyordu,beni getirdiği uçurum kenarında tutunabildiğim tek şeydi hayali, elimde değildi sığınmak zorundaydım ona her defasında olduğu gibi.
Yine güzel bir gündü, oturmuş hayaller kuruyorduk,ben ona, onun için karaladığım satırları okuyordum,o beğenmediği halde çok güzel olmuş diyerek beni yüreklendiriyordu, her günkü gibi o günde bütün sözleri ve hareketleri yapmacıktı, her defasında olduğu gibi bu sefer de en mutlu olduğum anı bekliyordu, tam da “sensiz yaşayamam” derken beni yalnız bırakacağını biliyordum, ama alışmıştım artık koymuyordu eskisi gibi, güneş eski ışıltısına kavuşmuş, denizin de öfkesi dinmişti, ben ise halâ onun için satırlar karalamaya devam ediyordum, daha ne kadar yazacağımı bilmiyordum ama yazıyordum,ertesi gün geldiğinde ona okumak için…
Hayalin gözümün önünde sanki sisten perde
Başı boş dolanıyorum birlikte gezdiğimiz yerlerde
Elimi uzatıyorum, pul pul dökülüyor önüme
Gözlerim doluyor,utanıyorum,ağlayamıyorum....
Ne kelimeler dizdik kör kütük satırlara, karşılık beklemeden. Kıymet bilmeyenler için ne yollar aştık, sonunda beslediğimiz duygularımızı kirli elleriyle katlettiler…
Sürüklenip oradan oraya, etrafımızdaki sarhoş duvarlara çarpa çarpa her yanımızı,
Taşların, çukurların birini bile atlamadan, düşe kalka avuç içlerimizi ve dizlerimizi,
Her defasında daha çok severek de eski yaralarımız kanatarak, yine de onlara teslim olduk.
Ne kışlar gizledik baharların altına bilemediler. Ne kadar yüceltip, başımıza taç ettiysek, o kadar küçük gördüler, tepemizden bakarak. Ne badeler sunduk sevdiklerimize, zehir içtiğimiz kadehlerde, kan kusup kızılcık şerbetini yalancı şahit tuttuk, ağladık toz zerrelerini suçladık, bilemediler…
Geri ver
Gecemden aldığın yıldızlarımı
Gözlerimden çaldığın uykularımı
Gök kuşağımı, renklerimi
Uğruna heba ettiğim hayallerimi
Kelimelerimi, cümlelerimi
Bir yalan rüzgârıydı, seninle aramıza giren ve yaşanması ikimiz için de hem imkânsız hem de yasak olan ama bir şekilde bizi içine çeken o karmaşık, bir o kadar da utanç verici ilişkimizin ateşini söndüren. Ne gariptir ki ikimizde ihtimal vermezken bu dipsiz kuyuya düştük. Bakınca son derece hatalı görünse de bize doğru geliyordu, ikimizde meyilliydik, bu yüzden belki de. Yanlış zamanda yanlış yerde birbirimizi bulduk, ikimizde yalnızdık sığınacak liman ararken denk geldik birbirimize…
Sen özgürdün benim ise yükümlülüklerim vardı, belki de sorumluluklarımdan kurtulmak istediğim zamanlardı. Kurtarıcım olarak görmüştüm seni, sonuçta bulmuştuk birbirimizi. Sahte de olsa bir süre mutlu olduk, belki de mutlu olduğumuzu zannettik. Ben senin düşüncelerinden bir haber hep sonu yok, devam edemez, bitmeli artık diye düşünüp kendimi hazırlamaya çalışırken, sen çözümü bulmuş uygulamaya geçmiştin bile…
Ta ki kaçıncı olduğunu bilmediğim yalanını yakalayana kadar, o günden sonra bendeki seni hırpalamadan kopmaya çalıştım ben, sen ise her geçen gün yalanın dozunu artırıp yüreğimi inciterek beni oyalayabileceğini sanıyordun. Bilmiyordun ki; ben yalanlarına inanmış numarası yaparak yalan söylerken düştüğün durumlarla eğleniyordum. Bazı insanlar vardır onlara yalan işlemez, en iyi tiyatrocunun bile ses tonundan ya da vurgusundan yalanını anlarlar. Ben yalanlarına inanmıyordum artık ama yanında olabilmek için kanmak zorundaydım, aslında o yalanlarına o kadar çok inanmak istiyordum ki bilemezsin.
Seninle doğardı dünyama güneş
.........
Bizim buralara güneş doğmuyor artık
Bilmem ki sadece bana mı garezi var
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!