Yağmurun suyunu içiyor gözlerim
Seni sevmek,sana yanmak,sana uyanmak...
Hepsi bir takvim.
Her sabahın bu ölgün vakti
Sana çıkıyor yokuşlarım,
Ne garip tüm benliğim
Yürü be yolcu bu han da eskidi,
Bir bir sönüyor eski bahçenin kandili!
Kaç mevsim geçirdi şu ulu çınar?
Dolaştı sefil sefil kaç diyar?
Cam kırıkları kanatmadan yüreğimizi
En güzel temmuzları yaşamıştık,
Çam kokularının,çam ağaçlarının dibinde
Tüm zamanların en güzel esintileriydi,
Kristal gecelerin gamsız yüzlerimizde sabahladığı zamanlar.
Bir usulca yaşamın
Bir tomurcuk açardı gül yanaklarıyla
Şen bahçemizden sular akardı
Elleri bağrında dikilmiş şehrime
Saçların, annem kokardı..
Hergün geçtiğim köşe başlarında
Hasret dildedir yürekte vurgunu,
Vuslat cânı yaralar da gider.
Döner mi diye bakma geriye,
Gidenler kapıyı aralar da gider.
Mızraptır sevgili can telinde,
Sana ülkemden kuşlar var!
Seni söyleyecekler tüm gece,
Birgün çığlığınla kopacak sabahlar,
Sana yangın kokulu güller
Acı yüklü kervanlar var..
Simsiyah mevsimler,
Bir hercai gülüş,bir ulvi ahenk,
Büyür gözlerinde yakamozlar renk renk!
Akşamüstülerin şu baygın bülbülleri
Ötüşür hırs ile Davud'a denk..
Bu canı uçurdun kafesten ey yar!
Ağaçlar hüznünü döktü işte
Bir yel geçti kapımdan
Bir sen geçtin.
Bir bahar gördüm,
Bir bahar, kırk hazana denk
Geldi hasret oku, saplandı gönlüme
Gözleri ahımı duyar sandım
Başım eğildi, durdu mihmana
Meğer cellad imiş, ben yar sandım..
İnce, narin, elleri gül kokar
Ey gözleri alev saçan kartalım!
Çin dağlarında kanat vuracaksın
Dalgalanacak Turan'da bayrağım
İşte o gün sen de bahtiyar olacaksın!
Öfkeyle karıldı bizim tuncumuz




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!