Sabahın ilk ışıklarıyla uyandım.
Yorgun yatağımdan kalkan bedenim,
Sabahın sessizliği fısıldarken kulağıma
Taş sokaklardan inerdim inadına.
Oltamın ucu buz gibi.
Çokca güzeldir,
Bir insanla aynı fikirde olmak.
Ruhunun kayan köşesine dökülmüş bir beton gibidir.
Bir de ördü mü çift atkılı demiri
Kaç şiddetindeki depreme dayanır ruhum?
Bilemem.
Poyrazın sesini dinlemişsin.
Acı bir hatıra fısıldarmış kulağına.
Aksakallı güvercinlerden mi aldım
Dersin bu haberleri?
Bilemem.
Söyleyemem.
Sor bakalım,
Yılmazlar’ın Abdullah’a
Kaç defa doğmuş?
Bu kaçıncı kurban edilişi,
Faali meçhul cinayete.
Kipranoz koynunda yılan beslemiş,
Bir gamzelik ölüm var yanaklarımda,
Sebebi sensizlik olur.
Yarın çıkarırsam seni gözlerimden,
Bir buselik yerim kalırsa yanaklarında,
Bunun adı dayanılmaz acı olur.
Doğmamış çocuklara okunmuş dualarımın arkasında,
Bu gün Doğmuş olsaydım eğer;
Tadından yenmezdi hayat.
O gündür bu gündür,
Ağlayacakmışım gibi gelir hayat.
Düşe kalka öğrendim
Bu düşük cümleleri.
Etrafımda toplandılar.
Havada ağır bir ilaç kokusu.
Saçmalıyor Orhan Veli’nin kedisi.
Ödünç alınmıyor ki sabır.
Dişleridir tek şahidi.
Kucaklaşırlar birbirlerine.
Hiç ayrılmayacakmış gibi.
Nefretime bir kepçe daldırarak
Bulabileceğin bir acı arıyorsan,
Yanılıyorsun.
Şimdi beni iyi dinle!
Gözünü ve kulağını iyi aç!
Tuzumda bir isyan tadı var.
Sen, yüksek ökçeli kadın
Fırtınanın kopardığı dal
Yağmurun dalgası
Suyun tadı
Yaşamın anlamı
Sen, yüksek ökçeli kadın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!