''Hay'' son duyacağındır
kalem kırılmamışsa eğer şakağında
akmamışsa gözlerin senden ben olmayana
Çıkar masum bir söz çıktığı yeri beğenmez
hatırına gelirse yanmayan soba
Zemheri çoktan bir ısırımlık şakaydı
korktum sanki ben değildim
gözümü açtığımda duvarlardan sakınan
kal demek çok ağır olurdu
kapı daha yüzüme çok uzakken
sade bir kahve ve şehir bir alışkanlıktır
Bir vahiy bekleyen nebi gibiyim
hangi mağara hangi zindandır beni çağıran
bunca leş bunca insan kirliliği ve cüzzamlıysa şehrin toprağı
ne kalır ki gözlerimden geriye
Dağ başlarının iklimidir sözlerimdeki yalnızlık
Yel değirmenlerine karşı savaşan ben değildim
truva atı şehre girerken aptalca bakanda
yalnızlığa bir isim yakıştırmak
ve hayat bu değildir yaşanılan
siz herkesler
Çınladı kulağımda resmin
ya da hangi sohbetin çereziyim
ey kanıma sebeblenen sivrisinek
kalmadı ki içilecek bir yanım
Hangi günün adamıyım
Durgunlaşan depremler gün saymakta
sonuna geldim yitirdiklerimin
kaybetmek için bulmalıyım
Bana neyi anlatır ki sakin bir zula
bana benden acımasız kördüğüm velhasıl
Sebepsizlik sabahın en tehlikeli kırılganlığıdır
kırılırsın ve somurtkanlığımdan geriye gece sonsuzluğumdur
bir kere ölüversem ve ben soruların cevapsızlığına soyutlanarak
bağışlanmam için yetmez ilk insanın adını bilmek
adımı bilmedikçe...
Tarihe lüzum yok
gelmiştin ve bilmem hangi kadın
dudağını saymayı unutmuşsa
saçlarımda çağlayanlar
saçlarımda ne vakit rüzgar
O gözlerinde büyüttüğün çocuk
çamura bulamışsa ellerini
ve bir şamataysa onun öğrendiği yaşamaktan
sana gitmek düşer
kendi gözleriyle büyümüş
ve senin gözlerine sığmayan çocuklara
İstemeyi istemeliyim önce
isteyerek istemeliyim
kopuk notalı mazereti mırıldanarak
mırıldanmayı mırıldamalıyım ya da
dikmeyi dikmeliyim sökük düşlerimden önce
söküğü sökünceye kadar dikmeliyim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!