1992 yılında Konya'nın dağlık ve tertemiz bir havasına sahip olan Seydişehir ilçesinde doğdum. Fındık bağlarının, dağların eteklerinde boylu boyunca uzandığı, güneşin önüne adeta set çeker gibi fındık ve vişne ağaçlarının gölgesiyle serinleten hafif sert rüzgarı insana dinçlik verirdi. Cırcır böceklerinin ahenkle ötüşü, leyleklerin göklerde daima süzülüşü, göletlerden bahçelere raks ederek akan ve çağlayan suyun rahatlatan huzur sesi. Dört yaşımda ailemle Konya'ya yerleştik, ilkokul ve lise eğitimimi Konya'da tamamladım. İlkokul yılla ...
Hüzün sana uğramazdı, kutlu Nebi’den beri,
Oysa gökler ağlıyordu, zulme değdiğinden beri.
Kalbinin sesini yavaşlat ey Aksa! Tekbirler çağıldasın,
Ölüm kucağında bir mahşerse, İslâm seni ağırlasın.
Gül kokuyordun, tevhide kucak açtığından beri
Nice dertler köşesinde bir gam yükü sarmış başımı,
Hangi yana çevirsem ağlar durur figânım.
Ben bir ney misâli içten içe yanarım, tutuşur miadım,
Elim tambur çalar, göğsümde derûni bir âh tutuşur.
Çöllerde bir bedevi seni aramış, duymuş nâmını,
Aşk bu demdir, bütün envârı yakıp zulmete daldım,
Dem bu aşk iken, katrelerde bir okyanus vardım.
Dem bu aşk iken zerre zerre şemse daldım ,
Aşk bu demdir, dem bu aşk, illa aşk Ya Hû!
Teninde sabahlamış bir gecenin, mahmurluğu içimde,
Ey zübde-i bi-payân, ey âlem-i kevbebe, ey mebde-i bi-rücû!
Sensin mazhâr-i kudret ol server-i hilkâtte
Bir güneş doğdu göklerde, bin güneşler doğdu hikmette
Nûrun zuhûrunda rûh-ı mücerret sensin, sensin ruh-ı müşahhas cevher-i şulede.
Sen Nûn'daki bir nokta, sen rûhtaki bi-vücûd,
Ağır ağır yüklenir kağnısına, gün gecenin yasını
Kirpiklerinin cismine süzülür ay dolanır harelerde
Korkunca göz bebeklerim, varlığın ve yokluğun arasında
Gecenin alaborasında sığ, ürkek, kaygılı.
Gülün endâmına yaraşır bir yüz âyinede,
Bir yüz de dikende bulur kendi hicâbını.
Hakikat davasında mahpus bir ayân
Zalim selâmette bu işin sonu hayır mı
Rüzgâr savurdu, uyandım, hengamesine hayatın,
Bir hummalı sevişle, kucakladım hayli mekânı,
Zaman bana ne verdin ki, benden ne götürdün,
Yolları arşınladın ama bulamadın mı bencileyin.
Bulandı bal özü, güz kumralı, yemiş sarı gözlerin
Ruhumu teşhir ederken çığlıklarım,
Zamana suskun değildim hakîkatte.
Felâketim oydu ki, mağrur ilhamım.
Hazin bir şarkı, sakladığım ızdırâbım.
Ben sana mahkûmum ezelden ey deniz!
Besteleri dökülen kırık bir ezgi gibi,
Kirpiklerimin haresinde tutmuştum ben seni.
Yıldızları, parmaklarıma doladım bir hicaz gibi,
Saçlarının gecesinde ay kıvrılıp uyumuştu.
Hırsızdı gözlerin, rast geldi gönlümün viranesine;
Devirdi abidemi, talan etti mabedimi,
Ah şu bahtsız avare gönlüm!
Yıllarca dolaştı beyhude harabeleri,
Sonunda buldu kendine bir gülistan,
Orada ömür boyu gül dirmek istedi.
Ansızın bir rayiha, bana ondan esen,
Bütün dimağımı uçsuz çöllere saldı.
Hep doğruya iyiye güzele uzansın yolun
sevgi ve dostluk çiçekleriyle dolsun
elin kolun