Haydi kurtuluşa dedi, göklerden sadâ
Kıyâm edince huzurda, afiyet bulurdu gönüller,
Kanatlanır zikirler, Arş'a uçardısaf saf,
Ashâb-ı Kirâmın o çağlardan bir diyeceği vardı.
Haydi kurtuluşa dedi, 'لا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا'
Bilmezdim, rüyanın sabahında uyanır seyyareler;
Zindan olur kara eller ve ruhumda gezinirler,
Vur patlasın meyhaneler, sokaklarda cümbüş olur
Şeytan iki yakamdan tutup iter beni vecde.
Açsam içeri akacak, yakacak beni seyyaleler…
Hangi hengâmeyi arzular, gözlerinin şûlesi
Martılar kokunu getirir arzulardan tutarak,
Uğra ruhuma bir gülüş, bir sıcak bak bana
Ey gönlümün serveri, dalgalara bir şebnem bari lütfet.
Dile benden gözlerimi, vereyim rüyâlarımı
Kuşlar da terk-i diyâr ediyor zaten,
Ya ben eski ben miyim.
Kurulmuşum ortasına dünyanın
Amansız seviyorum seni.
Gönül mihrâbına konunca kuşlar
Bu sersefil ruhumda yakamoz çırpınışlar
Söz, hakikatin gölgesi iken,
Şiir, gölgenin gönüldeki sergüzeştidir
Söz, bir damla iken,
Şiir, hakikat denizindeki o damlanın devşiren incisidir
Gör sendeki aslı, bir sen var senden öte
Gelin meyl edelim dergâh-ı âlem-i gönüldür bu
Sun şarâbı sâki, yâr içmez ise zehr olayım
Akıl noksan imiş, bunca envârın seyrindeyken yıldızlar
Sun devrânı felek, bilmez isem dehr olayım
En çok göğü severim pervâsızca,
En çok ben özlerim maviyi
Ve uçmayı rü'yâlarımda umarsızca,
Sonra kanatlarımdaki ağrıyla
Uyanırım ki, bu bir hazîn seferdir.
Şakayıklar, uçurumda etrafımı sararlar,
Budur hilkâti ruhumun, kıyâmında şarâb içer,
Sonra oturur vecd eder, pervasız arsız vücûd.
Gönül âh u figân edip çeker derd u gâm,
Meyledip bir sevdâya, canân derdine düşer vücûd.
Kaldırımlar histen münezzeh, mevcudiyeti soğuğun;
Ayaz gibi, kuz, mai, zalim ve zemheri.
Büründü içine yeşil toprak, hengameye yol verdi,
Raks ederek kar taneleri ağaçlara süzüldü çoktan.
Sokak bir gümüş, mazide birikir acılar,
Hep doğruya iyiye güzele uzansın yolun
sevgi ve dostluk çiçekleriyle dolsun
elin kolun