Zeynep Nilgün Gökçeöz Şiirleri - Şair Ze ...

Zeynep Nilgün Gökçeöz

Gidiyorum
Geceler boyu sevişen
Yıldızlara inat,
Büyük aşklara
Uzun yollara
Tutkunun koynundaki

Devamını Oku
Zeynep Nilgün Gökçeöz

Adını sen koy dedim
Koyamadın,
Ben düşündüm
Bulamadım,
Sevgi desem değil,
Aşk desem değil,

Devamını Oku
Zeynep Nilgün Gökçeöz

Kısa bir vedanın arifesinde sizlere zulamdaki şiirlerimden yansıtmak istedim beni ve dudaklarımdan dökülüp kalemimin çizdiklerini..

Dilerim en kısa zamanda tekrar aranızda olurum daha birçok paylaşımlarda bulunmak üzere..Kimbilir belki çok kısa bir zamanda veya yazgının zamanında. :))

Olacağım ameliyat beni buraya ne kadar çabuk getirirse o kadar mutlu olacağım..

Devamını Oku
Zeynep Nilgün Gökçeöz

Ne gariptir
Gölgemizi izleyen ayın
Her gece karanlıkla hesaplaşması,
Çiçek görmemiş avlularda
Yeni cemreler düşleyip
Orada bulutlarla konuşması,

Devamını Oku
Zeynep Nilgün Gökçeöz

Gönül kapımı açtım,
Bugün davetlisiniz dostlarım.
Mutluluk soframda
Sizler için yer ayırdım,
Misafirimsiniz dostlarım.
Tabaklarımızda mutluluk,

Devamını Oku
Zeynep Nilgün Gökçeöz

Ne zaman olduğunu unuttum
Bir mektup yazmıştım
Yaralarımla buluştuğumda
Kelimelerim incinmiş
Cümlelerimin bittiği yerde
Kimsesizliğimin manzaralarını seyrediyordum

Devamını Oku
Zeynep Nilgün Gökçeöz

Dün gece anılarla randevum vardı,
Hepsini çağırdım birer birer,
Kimi hüzünlü kimi mutlu
Benimleydiler en kadim dostum gibi.

En sevdiğim müzikleri çaldım

Devamını Oku
Zeynep Nilgün Gökçeöz

Sonra susuldu…
Yaşlı bir kış acımasızca girdi içeri
Anladım o zaman
Göçün devam edeceğini
Patlamaya durmuş tohumların
Birden içimde nasıl donacağını

Devamını Oku
Zeynep Nilgün Gökçeöz

Bugün sokak çocuklarıyla ilgili bir yazı okurken eski bir anım canlandı gözlerimin önünde. Unuttuğumu sandığım bir duygu yüreğimden kopup geldi ansızın. Yavaşça, bir köşeye gizlediğim bu anımın üstündeki örtüyü aralayıp sizlerle paylaşmayı düşündüm.

Belki çok uzun değil ama yine de yıllar önceydi. Küçük bir ilde yaşıyordum ve insanların sorunlarını daha çabuk görme şansına sahiptim. Her sene kendi imkanlarımızla topladığımız paralarla kıyafet, oyuncak ve kırtasiye gibi ihtiyaçları alarak Çocuk Esirgeme Kurumu’na giderdik. Onlara küçük bir parti düzenleyerek, müzik eşliğinde hediyelerini verip türlü oyunlar oynardık. Genelde bu tür partiler hüzünle başlar hüzünle biterdi. Çoğumuz ayrılma vaktinde oradan ağlayarak ayrılırdık. Yaş grubu genelde 3 – 12 arasındaydı. Öyle meraklı ve sevecen bakarlardı ki bizlere sevgiye olan susuzluklarını hemen hissederdik. Götürdüğümüz pastaları, çörekleri yedikten sonra onlarla oyunlar oynar dans ederdik. Bazılarının ağlayarak sümüklerini çekmeleri bizi derinden yaralardı. O manzarayı sevgiye ve açlığa tok insanların görmelerini çok isterdim. Yanlarına gidip başlarını okşadığımız zaman ellerimize öyle yapışırlardı ki yüreklerimizi tuttuklarını sanırdık. Küçücük elleriyle, kaybettikleri sevgileri tutmak istemelerinin heyecanını onlarla birlikte yaşardık.

İçlerinden bir tanesi dikkatimi çekmişti. Sanıyorum üç yaşlarındaydı. Bir kenarda oturmuş elindeki kırık oyuncağa bakarak sessizce ağlıyordu. Onu öyle görünce içimin parçalandığını hissetim. Kendi çocuklarım aklıma geldi. Nasıl da bir gül gibi koklayarak, kollayarak büyütüyorduk. Acaba nefes alıyorlar mı diye gecede sayısız kereler kalkıp nefeslerini dinliyorduk. Bu düşüncelerle yanına gittim ve “ ne oldu bebeğim” diye sordum. Başka bir oyuncağı görmüştü ve onu istiyordu. Ne yazık ki o oyuncakta başka bir yavrunun elinde ona mutluluk veriyordu. Almamın imkansız olduğunu anlamıştım. Ne söylesem dinlemedi, gittikçe daha yüksek seste ağlamaya devam etti. Kucağıma aldım ve ikimiz yere oturduk. Saçını okşayarak “seni seviyorum” diye fısıltıyla kulağına vazgeçmeden söyledim. Önce aynı tempoda ağlamaya devam etti fakat bir müddet sonra ağlamasının azaldığını fark ettim. Saçlarını okşayarak çocuklarıma söylediğim anne ile ilgili bir ninniyi severek, sevgiyle söyledim. Artık sakinleşmişti. Başka oyuncaklarla bir çok oyun oynadık. Gideceğimi anlar gibi yanımdan hiç ayrılmadı, elimi hiç bırakmadı. Bir müddet daha oyalandıktan sonra gitme vakti gelmişti. Sanki yüreğimi bir şeyler sıkıyor, boğazıma düğümler sıralanıyordu. Yavaş yavaş belli etmeden yanından uzaklaşmaya başladım. Tam oldu derken arkamdan koşan bir sesle olduğum yerde öylece kaldım. Ağlayarak “anne gitme” diyordu. Koşarak geldi ve bacaklarıma sarılarak ağlamaya devam etti. Durmadan tekrarladı “anne gitme, anne gitme”. İşte o an kendimi tutmanın imkansızlığını anladım. Ona sarılıp onunla birlikte bende çaresizce ağladım, ağladım. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ben bunu çok iyi biliyordum fakat o bilmiyordu. İşte bu yaşamında yaşadığı belki ilk acımasızlıklardan biriydi. Onu tatlı yalanlarla kandırıp arkama bakamadan kaçarcasına uzaklaştım oradan.

Devamını Oku
Zeynep Nilgün Gökçeöz

Dün akşam
Seni görmek için
Yatağıma uzandım.
Gözlerimi kapadım ve
Seni görmeyi diledim rüyamda.
Bizim olan

Devamını Oku