Ben seviyorum bu uçurum başlarını,
Şu yüksek dağları,
Şu azgın suları.
İsteyince,
Deli bir rüzgar önünde savrulmayı,
İsteyince,
Simdi oturdugum su taburede
Hayata yeniden baslasam
Ilk defa gotursem bir kadehi dudaklarima
Bir sarabi
Ilk defa tatsam…
Buyursun
Bana kizginliginla beraber
Ben hala minik ellerine hasret
Yureginden operim seni
Operim,
Dogdugun gun gibi
Haydi bugün şaşırt beni
Hiç ummadığım bir anda
Çalsın telefonum
İpin bir ucunda sen
Bir ucunda ben
Dolaşsın birbirine elim kolum
Hey sen sevgisine yandığım,
Yokluğunda yastığına bağlandığım
Güldürüyor mu yüzünü gönlümdeki acım
Bu körü körüne aşka inancım.
Kar mı kalıyor yanına çaresizliğim.
Ya bu sessizliğim
Bir kapı aralığından gördüğüm
Elleri kolları dolu şu adam
Nicedir gönlüme astığım bir resim siyah beyaz
O bazen
Dokuz yaşıma çivilenmiş babam
Bazen de beklediğim sen biraz
Gelmeye korkuyorum
Bunca yıl aradan sonra
Gözlerinin tam içine bakarak
Merhaba demeye
Elimi eline vermeye
Bir kapı aralığından gördüğüm
Elleri kolları dolu şu adam
Nicedir gönlüme astığım bir resim siyah beyaz
O bazen
Dokuz yaşıma çivilenmiş babam
Bazen de beklediğim sen biraz
Boşverir
Çözerim ipini sandalın
Yıllardır demirlediği limandan
Ufuk rotam
Rüzgara emanet yüreğim
Ayrılırım bu tanıdık kıyıdan
Ben vazgeçmem,
Bırakmam kendimi yarı yolda
Kaybolmuş bir çocuk gibi
Sokak ortasında.
Vazgeçmem,
Vız gelir dikenli tellerin,
sadece bir şiir için değil, burada okuduğum tüm şiirler için şunu söyleyebilirmki; insanların okuduğu bir şiiri değil,yaşayamadığı,yarım kalan şeyleri hatırlattı bana.
belki de bunun sebebi Z.Monteleone'yle paylaştığımız bir sevgidir.onun kaleminden dökülen inciler benim gözyaşlarımdır belkide ...