Hipokrat yeminine ihanet
Nübuvetten müstafi
Haksız mıydı iblis
Ateşin çamura biat ettiği nerede görülmüş
Nereden bulaştı ruhumuza isyan ateşi
İçime hapsoldum.
Umut falcıya uzatılan bir kahve fincanında
Bir elin çizgilerinde
Beynimizin derinliğinde
Umar ha umarız
Tek kollu simitçinin sepetinin kolu kopunca
Şu tepede ki ağaç mı hayat veren
Oturmuş deniz kenarında beyaz şarap içiyorum
İçimin yüzü karalığına inat
Bileniniz var bilmeyiniz var
Almış yaşımı, başımı gidiyorum
Her mevsim başka diyara
Kadıköy vapuru..
bu şehir biraz vapurdur.
Boğazda martılar yol boyunca simit dilenir.
Denizin sokak çocukları martılar.
Son anda kapı aralığından sıyrılıp yetişenler
Boğazım delindi sandım.
Düğüm düğümdüm..
Cehennem gibiyim bu akşam!
Üst derim ölmüş.
Artık sekiz kardeşiz,
Bayram yoklamalarından bir eksik,
Eğri yaşlı bir ağaç olsam
Kuşlar konsa dallarıma
Kavuğumda çocuklar saklansa
Onlar oynasa ben ağrısam
Yaşlı eğri bir ağaç olsam
Çizme demişti babam
Tükenmez kalemle koluna saat yapma
Çalışmazmış
Sol koluma bir dairenin içine bir akrep iki yelkovan yapardım
Birinden diğeri çalışır diye
Biliyor musun?
Bütün aşklar yalancı
yalancı birer bahar gibi aldatıcı ve erken..!
Sen de öyle..
Ne kolay değil mi?
seni seviyorum demek ne kolay..!
Yangın yeri İstanbul'un, bu sabah,dinmek bilmeyen yağmuru yağmak bilmedi.
Tutuşmuş yürek bir kere iflah olacağı yok,ne yapsam nafile.
Çarpık kentleşmeye direnen balkonumda ki yaşlı ağaç hani kök salmamış olsaydı derinlere, ölürdü bu kış.
Sarı sarı dökülmeye yüz tutmuş yaprakları, yerini yeni yeşil yapraklara bırakarak..
Senin uğruna bu düşler,
Zeynep gövdesinden kopmuş narin fidan.
Rüzgârın elleri var mı?
Elinde gümüş tepsi, içinde,
İçinde bilmem kaçıncı bahar.
Kırmızı bir gül. Al, dedi rüzgâr tanrısı,
İflah olmaz yüreğine son bir gül.
Düş değil dokunabilecek kadar gerçekti
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!