Derim inceliyor,
Boğazımdan başlayarak.
Bu ne savaş bu ne bitmez mücadele.
Çöp yüzünden kavga!
Derim inceliyor boğazımdan düğümlenerek.
Hayal ederim olmaz
Kül kederim olmaz
Ah ne ederim bulmaz
Onca soru reva mı?
İnsanlar sus
Ağaçlar pus
Az önce kayboldun
Aniden düştün gözünden gönlümün
Hani bir yıldız kayar gibi
Bir oğul babaya isyan eder gibi gittin
Uyumadıysan gel geç mi oldu
Sakın ha ölmeyesin
Daha yeni keşf etmişken yaşamı
Ölme olur mu zıpır seslim
Sana türkü söylemek yaraşır
Sesinin tonunda ki hüzün de ölür sen ölürsen
Telefon defterimde ki kısa adın yasak aşktı.
Uzun adını hiçbir sayfaya sığdıramamıştım.
Kanımla yazdım siluetini.
Cismini hiçbir kaleme çizdiremedim.
Adın üstündeydi yasak aşktın!
Kırk gün oldu sokağa çıkmayalı.
Saç sakal karışmış.
Bu sabah dünyaya ölü doğdum.
Şengal'da yarısı çocuk,iki yüz ölü.
İki yüz tabut,beş bin ağıt,milyonlarca karanfil gözyaşı döktü.
Dikey olur kız çocuğunun mezar taşı.
Gizemli bir tılsım saklı, deniz iklimi kasabalarının
mayıs,eylül aylarında.
Kaparlar gönlünü göz kamaşı akşam havasında.
Bir gülüşe ya da bir çift gözün üstünden
Usulca süzülmüş ince uzun kirpiklere.
Ancak sen gelince eriyecek.
Buz kesilmiş de gönlüm.
Sana sözüm vardı gitmeden misafirin olacaktım
Olmadı
Bir solukta ayrıldık
Geriye ayrılığın mektubu sayılacak yazılı hiç bir tarih bırakmadan
Geceydi bir göl sahiline kentin kirli ışıkları yansıyordu.
Erkekler çirkin ruhlarını içkiyle yıkamaya çalışırken,
Ben senin gelgitlerinin hesabını yapıyordum.
Ya durdurmazsam gidişlerini?
O kalmak özürlü ruhuna söz geçiremezsem
Gece boyunca aklım, kalbim, ayaklarım havadaydı.
Ne uyuyabildim ne avuna.
Yere değmedi sabaha değin ayaklarım.
Kalbimin elleri belindeydi
Gel de anlat aslı’yı sıkıysa sen anlat
Polenden pamuklu yastık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!