Yat...
Yat bakalım soğuk yatağında.
Nasıl olduğunu sen iyi bilirsin.
Gönlün nasıl, soğudu mu,
Yoksa yanıyor mu hala ateş gibi hala?
Neden korktun, neden çekindin
Annemin anneannesi
Demişki anneme
Annem babamla evlenirken;
“Bak kızım!
Evlilik bir kavanoz zehirdir,
Üstüne de bir parmak bal koyarlar.
Bir an gülerken,
Bir an da ağlıyoruz.
Hayat bu işte.
Yaşadığımızı anlıyoruz.
Yine uykusuz geceler…
Yine sevgisiz geceler…
Yine hoyrat,
Yine sensiz geceler…
Bir gün sevdiğini söylüyorsun,
Bir gün özlediğini,
Sonbaharda geçen yazı
İlkbaharda da geçmiş kışı yaşattın bana.
Sen hep geç gelen tren gibiydin istasyona.
Geciktiğim aşkı, geciktiğin sevgiyi yaşattın bana.
Sen fazla bile kalmıştın bu istasyonda.
Bir kadeh şaraptaki
Buruk bir tad gibisin.
Bu güzelim dünyada
Kırık bir kalp gibisin.
Piyano tuşlarındaki
Akortsuz nota gibisin.
Canın istiyor diye terk etmek değil,
Saygıdandır diye yanında olmak,
Sevgidendir diye sabretmek,
Aşktandır diye inat etmek gerek.
(16/03/2005, Çarşamba, B. Çekmece)
Ellerin ellerimde yatmış,
Başın göğsüme yaslanmıştı.
O anı bekliyordun da
Cesaret edemiyordun sanki...
Avuçlarımız kenetlenmiş
Bir başınayken:
Portelere dökülür,
Notalarda patlar,
Yaptıklarına kızar...
Hüzün basar
Seninle,
Sevgim ilk öpücük kadar masum,
Aşkım en son öpücük kadar ateşli.
Bir anda bağlayıverdin beni
Kimseye açmadığın kalbinle.
Hasretindeyim, kalbimi okşayan ellerinin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!