Göçtü kelebekler
Ak sulardan
Yeşil çöller diyarına
Bir aziz örümcek gibi sardı kalbi
Sıcak iklim yağdıran göç terazisinden
Yüreklerin tazecik ağına
Hissedilen,
Gel artık, çağırıyor kimsesiz niyetler.
Kuru bahçe silsilen,
Yeşertmez yıldız kümelerini.
Tel tel saçaklar,
Ağartmaz kaybedilen ziyaretlerini.
bilmem anlatabilir miyim nerede kaldığımı
saçaklar altında yüzüme çarpan kırpıntılardan
ulayıp yüreğime çağıran yarayı
yayık sesler arasında bir seni duyup olmazlardan
bilmem anlatabilir miyim kıskıvrak
beni güzel yüzlü topraklara
Uzakta bir güneş doğuyor İnciser
Kırpıştırarak merhameti gözlerinden
Usul usul rüzgar sesi
İçime bir gurbet üflüyor
Sonra yüreğimde memleketler rengarenk
ben
boyun eğmeyerek imkansıza
kabrinden sana
uçurtmalar uçuran adam
bilmedim göğü
sana ne kadar benzer
Irmak giymiş üzerine kadın
Ormana akar yol bulmuş
Nefesi yeşil
Huzuru yeşil bir kadın
Çeşmelere uzanmış serinler sergilerde
Sarı bir beden
İnce ve rüzgar yamalı
Esiyor irisler
Gözler kıblede üstelik dalgalı
Çıplaklık akrep
Siyah kefene damlıyor
Şehit yağmurlar
Bir sanat
Ölüyor çamurdan
Kendinden işlemeli
Eriyor içten içe
küçük bir çocuktum ben
esmer manidar ve zayıf
o zamanlar
resmederdim aklımda kelimeleri
imge nedir
Bir karınca sürüsü
Yol alıyor mezarlığa
Sırtlarında buğday yerine
İnsan terki bir cenaze Ve sürünün önünde
İmanı tam yüreği yarım
İmam bir karınca
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!