Sonsuzluğa uzanan bir akşamüstündeyim şimdi.
Gece bile karanlığına sığınmış.
Beni sorma,
Soran olursa da kırılmış umutlarını sayıyor dersin.
Müptelâsı olduğum saatler sıralanmış,
Sırdaşlık ediyor yalnızlığıma.
Bir şubat günü.
Yeryüzü ile gökyüzü işbirliği yapmış.
Dallarda dökülen altın sarısı yapraklar,
Kızıla boyanmış gökyüzü.
Tesadüfün böylesi.
Ben de seni düşünüyorum.
Talihsiz bir aşık olarak anıldım.
Kimi sevdiysem,
Hep aynı ifadeler, hep aynı düşünceler belirirdi o çocuksu gülüşlerin altında.
Kimisi küçümsedi.
Kimisi umursamaz tavırlarıyla görmezden geldi.
Kimisi de ayrı dünyaların insanıyız,
Şu anda yalnız bir yerde bir bankta oturuyorum. Hava hafif esiyor ve birazda soğuk. Arada düşüncelere dalıyorum. Ne yaptığımı bende bilmiyorum aslında. Neden burada oturduğumu da bilmiyorum. Ama bundan 10 dakika önce 2 kişilik bir odada yalnız başıma olduğumu ve dışarı çıkıp dolaşmak için biraz gezmem lazım olduğu yalanını kendime söyledim. Galiba biraz sonra ne olacağını iyi biliyorum. Burdan kalkıp yine aynı odaya gidip yalnızlığımla tekrar başbaşa kalacam.
Adımız çıktı dokuz köye.
Ondördünden de kovulduk.
Benim şu allı pullu yarim,
Peşime takılmış,
Ben nereye o oraya, o nereye ben oraya gider dururuz.
Bir destan gibi sürükleniriz,
Yıprandım, doğruldum.
Duvarlarıma attığım çiziklerde,
Kaybettiğim mutlulukları saydım.
Kötü bir kabus olsa diye dua ettim.
Gerçek olduğunu gizlice hıçkıra hıçkıra ağlarken anladım.
Vardır benim bir özüm, cihanadır bütün sözüm.
Yusuf gelir gider, geriye kalmaz özü,
Eğer kalırsa özü,
Sadece kitaplardadır sözü.
Ne pervasız yaşamak istedim,
Dik durdu adam; Gökyüzünü yokladı.
Derin bir nefes sonrası..
Sitemlerini döktü, sıktığı elleriyle.
Hani demirden şu tren varya.
Şu demirden tren.
Aldı gitti geleceğini..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!