Yaz katip utanma emir fermanı
Tenin gibi kara mürekkep ile idamı
Yansın kelimeler, isini bırakır mı dumanı
Yalayıp geçerken kapkara suratını
Yaz katip utanma! Suratın gibi bahtım kara
Hergün aynı saatte kapından geçeni
Açıver perdeni de görsen ne olur
Sabahın nuru ile gül-i ruhşen çehreni
Göster garibe, bahtiyar eyle ne olur
Düşsen aşk çölüne, kumlar nerden bilsin seni
Düşsen yar gönlüne, kullar nerden bilsin seni
Düşsen ak günüme, kuşlar nerden bilsin seni
Düşsen hep önüme, yollar nerden bilsin seni
Seni görmeden aşk yaşayan anlamaz beni
Kendime sevdayı seçtimse kime ne
Cehennemi layık gördümse kime ne
Aşkın çöllerine düştümse kime ne
Yar için ben bende öldümse kime ne
Malı, mülkü, makamı attım kime ne
Ferhat'ta, Tahir'de, Kerem'de
Yar için atan yüreklerde
Denizlerde, göklerde, yerde
Insan denilen beşerde
Huyum ben...
Ney gibi yüreğime dokundu sesin
Mey gibi ciğerime dokundu sevgin
Karanlığı yırtıp atsan
Resmini getirip duvara assan
Başını eğip baksan
O eski sen, sen değilsin
Yüzünde bir utanç
Bugüne kadar kaç kitap okudum bilmem
Sen kokanları sakladım, kalanı yaktım
Mecnun oldum, Kerem oldum aşkınla yandım
Sen olmak okumak, okumaksa sen olmak
Duyabilir misin ağaçların seslerini
Görebilir misin zarafetli dallarını
Anlayabilir misin suya sevdalarını
Ağaç desem fidan olamazsın sen
Bulabilir misin yolların sonunu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!