Dün yine aynı yerdeydim
Seninle buluştuğumuz yerde
Hani ismini kaźıdığım
Tren durağında ki bankta
Oturdum yoktun, isminle
Uzun uzun sohbet ettim
Sulu ovada bülbülsüz bıraktığın gonca gülünü
Yaz aylarını göstermeden hazana çevirip mevsimi
Uçsuz semalarda uzak diyarların ardına
Serin rüzgârlarda kanatlarını çırpmadan git
Taze aşık gibi yeşillenmişti, sarardı filiz yaprağı
Nasıl söyleyebildin
Kendine iyi bak diye
Son bir söz söyleyecektim
Prangalar vuruldu dilime
Giderken bakakaldım seyrine
Başım gövdemi esir almış
Olur olmaz yönlendiriyor
Beden güneşe hasret kalmış
Koca kafam gölge ediyor
Fikirlerim şeytana kurşun sıkmış
Ne yaptımsa bir türlü ölmüyor
Ahdın vardı, hani sevmeyecektin
Benide derde düşürmeyecektin
Başını taşlarla dövmeyecektin
Bir bir kere sözünden dönen gönlüm
Yar'a dökecek sözlerin mi var?
Gönül köşkümü süsledim süslerle
Yollarını döşedim aşk kokulu sözlerle
Yağmurlar yağdıracağım beyaz güllerle
Gönlümün sultanı geliyor diye
Şarkılar söyleteceğim bülbüle
Güzelim cennetten mekan var muhabbetinde
Olur ya, öldüğümde mezarım var gamzende
Ne kadar kıymetin var senin aşk terazisinde
Özgürce dolaşmak var gönül cehenneminde
Ölsem dahi unutamam, aşk vardı yüzünde
Sen kokuyor uzaklardan gelen yel
Sallıyor saçlarımı görünmez bir el
Sürüsünden ayrı düşmüş kurt gibiyim
Yarınlara sakladığım ulumalarımı
Duydun mu?
Ben bugün nazlı yarı görmüşüm
Cennetten çok bahsetmeyin bana
Al, al yanaklardan öpmüşüm
Misk-i gülden bahsetmeyin bana
Girince ilim kapısından mürekkep zehrinden sürünenler görmüşüm.
Esen rüzgarlara kapılıp insan suretine bürünenler görmüşüm
Üç kuruş menfaate doğru sözün terkinde kalemler görmüşüm
Güzel söz yazdığını sanarak dişi sineğe yürüyenler görmüşüm
Bulandı midem zulüm diyarında daha ne merkepler görmüşüm
Aruz, hece diyerek astarsız şair ceketinde eriyenler görmüşüm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!