KÜSKÜN BAKIYOR
Bir kısım yerlerde söylenir yalan
Din, vatan, namus tehlikede kalan
Eşeğin sırtına yakışır palan
Kötüler, zamana küskün bakıyor
Yılların gerisinden hatırlıyorum. Bilmiyorum ama bulunduğum yeri çok iyi biliyordum. Bir mini minnacık çocuk; ezelden gelmişti, ebede gidiyordu. Biraz koşarak, biraz durarak, ezele bakmıyordu hep ebede gidiyordu. Tozlu yolları, asfalt, dikenli tarlaları bir gül bahçesi kadar güzel görüyordu.
Ah Çocuğum bilseydin, taşlı yollarda yürürken tırnakların taşlara çarpınca hıçkıracağını, feryatların arasında anam anam diye medet umacağını...
Ah! Yavrucağım ah
Babası diyordu ki; Oğlum Ahmet! I Bugün annen hasta, kadıncağız bak bu haliyle kirlenmiş çamaşırları yıkıyor. Dere kenarında ki; çamaşır suyunu ısıtan ateşin dumanı, uçup gitmiyor. Kederlerimizi dağıtmıyor.
Bilakis kümelenerek dalga dalga kederli bulutlar gibi üzerimize çöreklendi.
Bari bugün davarlarımızı sen götürüver, şu tepelere doğru doyunmazlarsa ne yapalım koyarız aç bile kalsalar ağıla, yeter ki; hepsine göz kulak oluver. Ha... Aklıma geldi. Dün kartalları görmüştün ya hava da o, kartallar kan kokusuna gelip, konmuşlardı. Karşı tepelere.
Kendine istikbal, millete vebal
Yılana sarıl, bak denize düştü.
Kapalı kapı ardında hasbi hal
Kırk yıllık husumet tavize düştü.
Şizofren olur her gün deli dolu
Bin yılın dostu, bin yılın kardeşi
Düşüne düşüne hep düşten olduk
Aydın efesi, Erzurum dadaşı
Ne hal, karasevdalı eşten olduk.
Sular içer iken, aynı çeşmeden
Sevdiğim kerem eyle acı bana
Beni kardeş bilenler bacı bana
Zülüm gören gönül davacı bana
Acı bana kaldı bal nasip eyle
Mazlum gönül gör yetişmez hedefe
İnekler ahırda, keçi ağılda
Çobana külfet büyük, küçükbaş ne
Yüne inadı, keçide kılda
Sağa, sola hep atılan, o taş ne
Laf ebeleri, palavra tufanı
Bu milletin ne kadar kaderi kara
Beyinsiz bir başa muhtaç eyleme
Başımız girer türlü çıkmaz dara
Kirli bir yüz kaşa muhtaç eyleme
Birlikken millet hep et ile tırnak
Sonradan görmüşün biri binince eşeğe
Kendini küheylanda eyer sanır.
Uzanınca hamağa yatınca beşiğe
Sefere çıkan serdar sanır.
Dört bir tarafa ferman buyurur
Vuracaksın azan yolsuz dinsize
Acı her zaman gördüğün dilsize
Gör sen, çevrende kimler kan kusuyor
Bak asil insanlar nasıl susuyor
Gövdeyi delik deşik ediyor pas
Sen yeğ önünde baklava börek
Dünya’ya geldin sen çünkü direk
Bir kavun bir sürü kelek
Mazlumların belin kırmaya geldi.
Şuursuzca bahset İslam da cihattan
Gönül adamı,duygu adamı, göremediklerimizin adamı,derinliklerde dolaşan GÖLGE ADAM'a hürmetlerimi sunar bir gönül edasıyla selamlarım...
Düşüncelerin yoğrulup duygulara dönüşerek dizeler haline getirmiş olduğu o güzelim ve anlamlı,güncel şiirlerinizi burda görmekten gurur duyduğumu belirtme ...