İçimdeki yılkı atlarına sıktılar ilk kurşunu.
Ruhumun yaban tarafı, özgürlüğün son nefesini verirken,
ben de dizlerimin üzerine çöktüm —
ne bir MAVİ gökyüzü kaldı üstümde,
ne de sığınacak bir LİMAN..
Her kurşun yankılandı içimde,
her yankı biraz daha eksiltti beni.
Çamurlu yollara savruldum ben de onlarla birlikte,
yorgun, yaralı, yalnız…
Toprak, üzerime kapanan bir sır gibi sustu;
rüzgâr, yüzüme geçmişin soğuk nefesini üfledi.
Şahit kıldılar beni günaha.
Ben ki bir zamanlar, doğruluğa inanan bir çocuktum —
şimdi bir vefasızlığın bekçisiyim.
Sustukça büyüyor içimde vefasızlığın sesi;
her sessizlik, biraz daha boğuyor beni.
Gözlerimin ardında bir yangın var,
ve kimse bilmiyor, külümün hâlâ alev alev yandığını.
Şimdi ben, kendime ihanetin tek savunucusuyum.
Ne kadar kaçarsam, o kadar yakalıyor beni geçmiş.
Bir zamanlar kalbimle taşıdığım her şey,
şimdi sırtımda bir yük gibi.
Kendimi affedemedikçe,
daha da batıyorum içimin karanlık sularına.
Kendimden bile gizlediğim bir sızıyım artık —
adı konmamış bir kaybediş, bir eksilme, bir sessizlik.
Mağlup bir aşkın mahkûmuyum.
Sevda mı beni vurdu, ben mi sevdada kaldım bilmiyorum.
Uğrunda ölen atlar var içimde —
her biri bir hatıranın, bir suskunluğun, bir “keşke”nin sesi.
Koştukça düşen, düştükçe direnen..
Affedin beni…
Ben, kendine yenilmiş bir kalbin hikâyesiyim.
Kendimden kaçarken yorgun düştüm,
düştüğüm yerleri sevmeyi bile öğrendim.
Affedin beni —
çünkü ben, koşmayı unutan bir atın
hala rüyasında özgürce koşan kalbiyim...
Affedin beni —uğrumda ölen atlar...
AFFEDİN...
@dsız..
01 Kasım 2025
Kayıt Tarihi : 2.11.2025 14:04:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!